tâ (F.) [ 1 [ تا .kat. 2.büklüm. 3.tane.
tâ (F.) [ تا ] kadar.
ta’biye (A.) [ 1 [ تعبيه .yerine koyma. 2.kurulu düzen.
ta’biyetülceyş (A.) [ تعبية الجيش ] strateji.
ta’cîl (A.) [ تعجيل ] acele ettirme.
ta’dâd (A.) [ 1 [ تعداد .sayma. 2.sayım. 3.sayı.
ta’dâd etmek 1.saymak. 2.değerlendirmek, kabul etmek.
ta’dîl (A.) [ 1 [ تعدیل .değiştirme. 2.doğrulama.
ta’dîlat (A.) [ تعدیلات ] değiştirmeler, değişiklik.
ta’dilât yapmak değişiklik yapmak.
ta’dîlen (A.) [ تعدیلا ] değiştirilerek, değişiklik yapılarak.
ta’kîb (A.) [ تعقيب ] takip, ardına düşme.
ta’kîbât (A.) [ تعقيبات ] kovuşturma.
ta’kîbat yapmak kovuşturmak.
ta’kîben (A.) [ تعقيبا ] takip ederek, ardına düşerek.
ta’lîk (A.) [ 1 [ تعليق .askıya alma. erteleme.
ta’lîk edilmek asılmak, iliştirilmek, tutturulmak.
ta’lîl (A.) [ 1 [ تعليل .sebep gösterme. 2.tümdengelim.
ta’lîm (A.) [ 1 [ تعليم .öğretme. 2.öğrenme. 3.meşk. 4.idman, egzersiz.
ta’lîmât (A.) [ تعليمات ] direktif.
ta’lîmât vermek direktif vermek.
ta’lîmatname (A.-F.) [ تعليمات نامه ] yönetmelik.
ta’lîmhâne (A.-F.) [ تعليم خانه ] eğitim alanı.
ta’lîmî (A.) [ تعليمی ] öğretici, didaktik.
ta’mîk (A.) [ 1 [ تعميق .derinleştirme. 2.derinlemesine inceleme.
ta’mîm (A.) [ 1 [ تعميم .genelleştirme. 2.genelge.
ta’mîmen (A.) [ 1 [ تعميما .genelleştirerek. 2.genelge ile.
ta’mîr (A.) [ تعمير ] onarım.
ta’mîr edilmek onarılmak.
ta’mîr etmek onarmak.
ta’mîrât (A.) [ تعميرات ] onarım, onarımlar.
ta’mîren (A.) [ تعميرا ] tamir ederek, onararak.
ta’n (A.) [ طعن ] ayıplama, kınama, kötüleme, suçlama.
ta’n edilmek ayıplanmak, kınanmak, kötülenmek, suçlanmak.
ta’n etmek ayıplamak, kınamak, kötülemek, suçlamak.
ta’ne (A.) [ طعنه ] ayıplama, kınama, kötüleme, suçlama.
ta’nezen (A.-F.) [ طعنه ] ayıplayan, kınayan, kötüleyen, suçlayan.
ta’rîb (A.) [ تعریب ] arapçalaştırma.
ta’rîb edilmek arapçalaştırılmak.
ta’rîb etmek arapçalaştırmak.
ta’rîf (A.) [ 1 [ تعریف .anlatma. 2.tanımlama, tanım.
ta’rîf edilmek 1.anlatılmak. 2.tanımlanmak.
ta’rîf etmek 1.anlatmak. 2.tanımlamak.
ta’rife (A.) [ تعرفه ] çizelge.
ta’rîz (A.) [ تعریض ] laf çarpma, dokundurma, taşlama.
ta’tîl (A.) [ 1 [ تعطيل .durdurma. 2.kapatma. 3.faaliyete son verme.
ta’tîlât (A.) [ تعطيلات ] tatiller.
ta’vîk (A.) [ تعویق ] askıya alma, geciktirme, erteleme, oyalama.
ta’vîk edilmek geciktirilmek, ertelenmek, askıya alınmak.
ta’vîk etmek geciktirmek, ertelemek, askıya almak.
ta’vîz (A.) [ تعویذ ] muska.
ta’vîz (A.) [ 1 [ تعویض .ödün. 2.değiştirme.
ta’yîb (A.) [ تعييب ] ayıplama.
ta’yîn (A.) [ 1 [ تعيين .belirleme. 2.belirlenme. 3.atama. 4.atanma. 5.tayın.
ta’zîb (A.) [ تعذیب ] azap verme.
ta’zîm (A.) [ 1 [ تعظيم .saygı gösterme. 2.ululama, yüceltme.
ta’zîm etmek 1.saygı göstermek. 2.ululamak.
ta’zîmen (A.) [ 1 [ تعظيما .saygı göstererek. 2.ululayarak, yücelterek.
ta’zîr (A.) [ تعذیر ] özrünü bildirme.
ta’ziye (A.) [ 1 [ تعزیه .başsağlığı dileme. 2.şiîlikte yas töreni.
ta’ziyet (A.) [ تعزیت ] başsağlığı dileme.
ta’ziyetnâme (A.-F.) [ تعزیت نامه ] başsağlığı mektubu.
ta’zîz (A.) [ تعزیز ] aziz tutma, değer verme.
taab (A.) [ 1 [ تعب .sıkıntı, zahmet. 2.yorgunluk.
taabbüd (A.) [ تعبد ] kulluk, ibadet, tapınma.
taabbüd etmek kulluk etmek, tapınmak.
taaccüb (A.) [ تعجب ] şaşırma.
taaccüb etmek şaşırmak.
taaddî (A.) [ 1 [ تعدی .zulüm. 2.haksızlık.
taaddî etmek 1.zulmetmek. 2.haksızlık etmek.
taaddüd (A.) [ 1 [ تعدد .çokluk. 2.çoğalma.
taadiyât (A.) [ 1 [ تعدیات .zulümler. 2.haksızlıklar.
taaffün (A.) [ تعفن ] kokuşma.
taaffün etmek kokuşmak.
taahhüd (A.) [ تعهد ] üstlenme.
taahhüd etmek üstlenmek.
taahhüdname (A.-F.) [ تعهد نامه ] taahhüt belgesi.
taakkul (A.) [ 1 [ تعقل .akıl erdirme. 2.akıl etme.
taakkul etmek 1.akıl erdirmek. 2.akıl etmek.
taalluk (A.) [ 1 [ تعلق .ilgili olma. 2.ait olma.
taallukât (A.) [ 1 [ تعلقات .ilgili olanlar. 2.akraba, yakınlar.
taâm (A.) [ طعام ] yemek.
taâm etmek yemek yemek.
taâmhane (A.-F.) [ طعام خانه ] yemekhane.
taammuk (A.) [ تعمق ] derinleşme.
taammuk etmek derinleşmek.
taammüd (A.) [ تعمد ] bilerek yapma.
taammüden (A.) [ تعمدا ] bilerek, kasıtlı olarak.
taammüm (A.) [ تعمم ] genelleşme, yayılma.
taammüm etmek genelleşmek, yayılmak.
taannüd (A.) [ تعند ] inat etme.
taannüd etmek inat etmek.
taarruz (A.) [ 1 [ تعرض .saldırı. 2.sataşma.
taarrüb (A.) [ تعرب ] araplaşma.
taassub (A.) [ 1 [ تعصب .fanatiklik, katı yandaşlık. 2.yobazlık.
taassubkâr (A.-F.) [ تعصبکار ] fanatik, mutaassıp.
taassubkârî (A.-F.) [ تعصبکاری ] fanatiklik, mutaassıplık, taassup.
taassür (A.) [ تعسر ] güçleşme.
taaşşuk (A.) [ تعشق ] aşık olma.
tâat (A.) [ 1 [ طاعت .ibadet. 2.itaat.
tâat kılmak ibadet etmek.
taavvuk (A.) [ تعوق ] gecikme, oyalanma.
taayYün (A.) [ تعين ] ortaya çıkma, belirme.
taayYüş (A.) [ تعيش ] yaşama.
taayYüş etmek yaşamak.
taazzuv (A.) [ تعضو ] şekillenme, biçim alma, organ oluşturma.
tâb (F.) [ 1 [ تاب .güç. 2.sıcaklık. 3.parlaklık. 4.kıvrım. 5.eğen, büken.
6.aydınlatan.
tab’ (A.) [ 1 [ طبع .huy. 2.basım, baskı.
tab’ edilmek basılmak.
tab’ etmek basmak.
tab’ olunmak basılmak.
tab’an (A.) [ طبعا ] doğal olarak, tabiatıyla.
tab’âniyye (A.) [ طبعانيه ] natüralizm.
tabâbet (A.) [ طبابت ] doktorluk.
tabâhat (A.) [ طباخت ] aşçılık.
tabak (A.) [ طبق ] tabak.
tabaka (A.) [ 1 [ طبقه .kat. 2.katman. 3.sınıf.
tabakât (A.) [ 1 [ طبقات .katlar. 2.katmanlar. 3.sınıflar.
tabakâtülarz (A.) [ طبقة الارض ] jeoloji.
tabakhâne (A.-F.) [ طبق خانه ] derilerin sepilendiği yer, tabakhane.
tâbân (F.) [ تابان ] parlak, aydınlık.
tabasbus (A.) [ تبصبص ] yardakçılık, yaltaklanma.
tabasbus etmek yaltaklanmak.
tâbâver (F.) [ تاب آور ] dayanıklı.
tabâyi’ (A.) [ طبایع ] tabiatler, huylar.
tabbâh (A.) [ طباخ ] aşçı.
tabbâl (A.) [ طبال ] davulcu.
tâbdar (F.) [ 1 [ تابدار .kıvrım kıvrım, kıvrık. 2.parlak.
tâbe (F.) [ تابه ] tava.
tâbende (F.) [ تابنده ] parlak, ışık veren.
tabh (A.) [ طبخ ] pişirme.
tabhâne (A.-F.) [ طبع خانه ] basımevi.
tâbi (A.) [ 1 [ تابع .uyan, tabi olan. 2.boyun eğen.
tâbi’ (A.) [ طابع ] kitap basan.
tabiat (A.) [ 1 [ طبيعت .doğa. 2.huy, yaratılış.
tabib (A.) [ طبيب ] doktor.
tabîban (A.-F.) [ طبيبان ] doktorlar.
tabîî (A.) [ 1 [ طبيعی .doğal. 2.doğal olarak.
tabîiyyât (A.) [ طبيعيات ] doğa bilimleri.
tâbiiyyet (A.) [ تابعيت ] uyruk.
tabîiyyûn (A.) [ طبيعيون ] natüralistler.
tabir (A.) [ 1 [ تعبير .yorumlama. 2.terim.
tâbirat (A.) [ 1 [ تعبيرات .yorumlar. 2.terimler. 3.deyişler.
tâbistan (F.) [ تابستان ] yaz.
tâbistânî (F.) [ تابستانی ] yazlık.
tâbiş (F.) [ تابش ] parlama.
tabl (A.) [ طبل ] davul.
tablzen (A.-F.) [ طبل زن ] davulcu.
tâbnâk (F.) [ تابناک ] parlak.
tâbut (A.) [ تابوت ] tabut.
tâc (A.) [ 1 [ تاج .taç. 2.sorguç.
tâcdâr (A.-F.) [ تاجدار ] taç sahibi, padişah.
tâcıser (A.-F.) [ تاج سر ] baştacı.
tacidar (A.-F.) [ تاجدار ] taç sahibi, padişah.
tacir (A.) [ تاجر ] tüccar, ticaret yapan.
taciz (A.) [ تعجيز ] rahatsız etme.
taciz etmek rahatsız etmek.
tâcser (A.-F.) [ تاجسر ] baştacı.
tâcver (A.-F.) [ تاجور ] taçlı, taç sahibi, padişah.
tadâd (A.) [ 1 [ تعداد .sayı. 2.sayma.
tafazzul (A.) [ تفضل ] bilgiçlik taslama.
tafra (A.) [ طفره ] atıp tutma.
tafrafurûş (A.-F.) [ طفده فروش ] atıp tutan.
tafrafurûşluk (A.-F.-T.) atıp tutma.
tafsil (A.) [ تفصيل ] ayrıntılı açıklama.
tafsilât (A.) [ 1 [ تفصيلات .ayrıntılı açıklama. 2.ayrıntı.
tafsilât vermek ayrıntılı açıklamada bulunmak.
tafsilâtıyla (A.-T.) bütün ayrıntılarıyla.
tafsilatlı (A.-T.) ayrıntılı.
tafsîlen (A.) [ تفصيلا ] ayrıntılı olarak.
tagaddî (A.) [ تغدی ] beslenme.
tagaddî etmek beslenmek.
tagallüb (A.) [ تغلب ] zorbalık.
tagannî (A.) [ 1 [ تغنی .zenginlik. 2.makamına göre şarkı söyleme.
tagannî etmek şarkı söylemek.
tagayyür (A.) [ تغير ] değişme, başkalaşma.
tagazzî (A.) [ تغذی ] beslenme.
tagazzî etmek beslenmek.
tağdiye (A.) [ تغذیه ] besleme.
tağdiye etmek beslemek.
tâğî (A.) [ طاغی ] isyancı.
tağlik (A.) [ 1 [ تغليق .kilit vurma. 2.kapama.
tağlît (A.) [ تغليط ] yanıltma.
tağrîb etmek uzaklaştırmak.
tâğun (A.) [ طاغون ] azılılar.
tâğût (A.) [ 1 [ طاغوت .büyücü. 2.şeytan.
tağyîr (A.) [ تغيير ] değiştirme, başkalaştırma.
tağyîr edilmek değiştirilmek.
tağyîr etmek değiştirmek.
tağyîrât (A.) [ تغييرات ] değişiklikler.
tağziye (A.) [ 1 [ تغذیه .besleme. 2.beslenme.
tahaccür (A.) [ تحجر ] taşlaşma.
tahaccür etmek taşlaşmak.
tahaddüb (A.) [ تحدب ] tümsekleşme.
tahaddüb etmek tümsekleşmek, kamburlaşmak.
tahaddüs (A.) [ 1 [ تحدس .sezgi. 2.meydana gelme.
tahaddüs etmek meydana gelmek, ortaya çıkmak.
tahaddüsiyye (A.) [ تحدسيه ] sezgicilik.
tahakkuk (A.) [ تحقق ] gerçekleşme.
tahakkuk etmek gerçekleşmek.
tahakküm (A.) [ تحکم ] hükmetme, hükmü altında tutma.
tahakküm etmek hükmetmek, hükmü altında tutmak.
tahallüs (A.) [ 1 [ تخلص .kurtulma. 2.şiirde mahlas kullanma.
tahammur etmek mayalanmak.
tahammül (A.) [ تحمل ] dayanma, katlanma.
tahammül etmek dayanmak, katlanmak.
tahammülfersâ (A.-F.) [ تحمل فرسا ] dayanılmaz, takat kesici.
tahammür (A.) [ تخمر ] mayalaşma.
tahâret (A.) [ 1 [ طهارت .temizlik. 2.temizlenme.
tahâret etmek temizlenmek.
taharrî (A.) [ 1 [ تحری .arama. 2.araştırma.
taharrî edilmek 1.aranmak. 2.araştırılmak.
taharrî etmek 1.aramak. 2.arştırmak.
taharriyât (A.) [ تحریات ] araştırmalar.
taharriyatçı (A.-T.) araştırmacı.
tahassür (A.) [ 1 [ تحسر .özlem duyma. 2.üzülme.
tahassüs (A.) [ تحسس ] duygulanma, hislenme.
tahaşşî (A.) [ تخشی ] ürperme.
tahattî (A.) [ تخطی ] haddini bilmeme, sınırı geçme, çizgiyi geçme.
tahattur (A.) [ تخطر ] anımsama, hatırlama.
tahattur etmek anımsamak, hatırlamak.
tahavvül (A.) [ تحول ] değişim.
tahavvül etmek değişmek.
tahavvülât (A.) [ تحولات ] değişimler.
tahayyül (A.) [ تخيل ] hayal etme.
tahayyül etmek hayal etmek.
tahayyülât (A.) [ تخيلات ] hayal etmeler, hayale dalışlar.
tahayyülî (A.) [ تخيلی ] hayalî.
tahayyür (A.) [ تحير ] hayranlık.
tahayyür etmek hayran kalmak, şaşakalmak.
tahcîr (A.) [ تحجير ] çit çekme.
tahdîd (A.) [ تحدید ] sınırlandırma.
tahdîd edilmek sınırlandırılmak.
tahdîd etmek sınırlandırmak.
tahdîdât (A.) [ تحدیدات ] sınırlandırmalar, kısıtlamalar.
tahfîf (A.) [ تخفيف ] hafifletme.
tahfîf etmek hafifletmek.
tâhir (A.) [ طاهر ] temiz.
tahkik (A.) [ تحقيق ] araştırma, gerçeği arama.
tahkik edilmek araştırılmak.
tahkik etmek araştırmak.
tahkîkat (A.) [ تحقيقات ] araştırmalar.
tahkim (A.) [ تحکيم ] sağlamlaştırma.
tahkim edilmek sağlamlaştırılmak.
tahkim etmek sağlamlaştırmak.
tahkîmât (A.) [ 1 [ تحکيمات .sağlamlaştırmalar. 2.sağlamlaştırılmış yer.
tahkîr (A.) [ تحقير ] küçümseme, aşağılama.
tahkîr edilmek aşağılanmak.
tahkîr etmek aşağılamak.
tahkîrâmiz (A.-F.) [ تحقير آميز ] aşağılayıcı.
tahkiye etmek anlatmak, hikaye etmek.
tahlîf (A.) [ 1 [ تحليف .and içirme. 2.and içme.
tahlîf etmek halef bırakmak.
tahlîl (A.) [ تحليل ] ayrıştırma, çözümleme, analiz.
tahlil etmek değerlendirme yapmak, analiz yapmak.
tahlîlât (A.) [ تحليلات ] analizler, tahliller.
tahlîs (A.) [ تخليص ] kurtarma.
tahlit (A.) [ تخليط ] karıştırma.
tahliye (A.) [ 1 [ تخليه .boşaltma. 2.salıverme.
tahliye edilmek 1.boşaltılmak. 2.salıverilmek.
tahliye etmek 1.boşaltmak. 2.salıvermek.
tahmîl (A.) [ 1 [ تحميل .yükleme. 2.sorumluluk verme.
tahmînen (A.) [ تخمينا ] tahminle, aşağı yukarı.
tahmînî (A.) [ تخمينی ] tahmin edilen.
tahmîr (A.) [ 1 [ تخمير .mayalandırma. 2.yoğurma.
tahmis (A.) [ 1 [ تخميس .beşleme. 2.beş dizeye çıkarma.
tahnit (A.) [ تحنيط ] ilaçlama.
tahrib (A.) [ تخریب ] yıkma, harap etme.
tahrîb edilmek yıkılmak, bozulmak, harap edilmek.
tahrîb etmek yıkmak, bozmak, harap etmek.
tahrîbât (A.) [ تخریبات ] yıkmalar, yıkımlar.
tahrîbkâr (A.-F.) [ تخریبکار ] tahrip edici, yıkıcı, bozucu.
tahrîf (A.) [ تحریف ] üstünde kalem oynatarak bozma, asıl anlamını bozma.
tahrîfat (A.) [ تحریفات ] anlamından uzaklaştıracak şekilde üstünde kalem
oynatmalar.
tahrîk (A.) [ 1 [ تحریک .hareket ettirme, oynatma. 2.kışkırtma.
tahrîkâmiz (A.-F.) [ تحریک آميز ] tahrik edici, kışkırtıcı.
tahrim (A.) [ 1 [ تحریم .yasaklama. 2.yasaklanma.
tahrir (A.) [ 1 [ تحریر .yazma. 2.yazılma. 3.kitap yazma. 4.serbest bırakma.
tahrîr edilmek yazılmak.
tahrîr etmek yazmak.
tahrîr ettirilmek yazdırılmak.
tahrîrî (A.) [ تحریری ] yazılı.
tahris (A.) [ تحریص ] hırslandırma.
tahrîs etmek hırslandırmak.
tahriş (A.) [ تخریش ] tırmalama, kazıma.
tahriş etmek tırmalamak.
tahsil (A.) [ 1 [ تحصيل .elde etme. 2.öğrenim.
tahsîlat (A.) [ تحصيلات ] para ve vergi toplama.
tahsildar (A.-F.) [ تحصيلدار ] vergi memuru.
tahsin (A.) [ تحسين ] beğenme, güzel bulma, takdir etme.
tahsis (A.) [ تخصيص ] özgü kılma, ayırma.
tahsis edilmek ayırılmak.
tahsis etmek ayırmak.
tahsisat (A.) [ تخصيصات ] ödenek.
tahşiye (A.) [ تحشيه ] haşiye yazma.
tahşiye edilmek haşiye yazılmak.
tahşiye etmek haşiye yazmak.
taht (A.) [ تحت ] alt, aşağı.
taht (F.) [ 1 [ تخت .saltanat koltuğu. 2.saltanat makamı.
tahtânî (A.) [ تحتانی ] alttaki.
tahte (F.) [ تخته ] tahta.
tahtelarz (A.) [ تحت الارض ] yeraltı.
tahtelbahir (A.) [ تحت البحر ] denizaltı.
tahteşşuur (A.) [ تحت الشعور ] bilinçaltı.
tahtgâh (F.) [ تختگاه ] başkent.
tahtıe (A.) [ تخطئه ] hata bulma.
tahtît-i arazi (A.-F.) [ تخطيط اراضی ] topoğrafya.
tahtnişin (F.) [ تخت نشين ] tahtta oturan, hükümdar.
tahtüşşuûr (A.) [ تحت الشعور ] bilinçaltı.
tahvil (A.) [ 1 [ تحویل .değiştirme. 2.borç senedi.
tahvil edilmek 1.değiştirilmek, dönüştürülmek.2.teslim edilmek.
tahvil etmek 1.değiştirmek. 2.teslim etmek.
tahvîlât (A.) [ تحویلات ] tahviller, borç senetleri.
tahzîr (A.) [ تحذیر ] sakındırma.
tahzîr etmek sakındırmak.
tâib (A.) [ تائب ] tövbekâr, tövbe eden.
tâife (A.) [ 1 [ طائفه .zümre. 2.tayfa. 3.kavim.
tâir (A.) [ طائر ] kuş.
tâk (A.) [ طاق ] kemer.
tâk (F.) [ تاک ] asma, asma kütüğü.
takabbül (A.) [ 1 [ تقبل .kabul etme. 2.benimseyiş.
takaddüm (A.) [ 1 [ تقدم .öncelik. 2.öne geçme.
takaddüm etmek öne geçmek.
takallüs (A.) [ تقلص ] kasılma.
takallüs etmek kasılmak.
takarrüb (A.) [ تقرب ] yaklaşma, yakınlaşma.
takarrüb etmek yaklaşmak, yakınlaşmak.
takarrür (A.) [ 1 [ تقرر .karar kılma. 2.yerleşme.
takarrür etmek 1.karar kılmak. 2.kararlaştırılmak. 3.yerleşmek.
tâkat (A.) [ طاقت ] dayanma gücü.
tâkatfersâ (A.-F.) [ طاقت فرسا ] takat tüketici, dayanılmaz.
takattur (A.) [ تقطر ] damlama.
takâvim (A.) [ تقاویم ] takvimler.
takayyüd (A.) [ 1 [ تقيد .bağlanma. 2.özen gösterme.
takbîh (A.) [ تقبيح ] ayıplama, çirkin görme.
takbîh etmek ayıplamak, kınamak.
tâkçe (A.-F.) [ 1 [ طاقچه .küçük kemer. 2.küçük pencere.
takdim (A.) [ 1 [ تقدیم .sunma, sunuş. 2.öne alma.
takdim edilmek sunulmak.
takdim etmek sunmak.
takdime (A.) [ 1 [ تقدمه .sunuş. 2.armağan.
takdir (A.) [ 1 [ تقدیر .değerlendirme. 2.beğenme. 3.Tanrı’nın isteği.
takdîr edilmek 1.değerlendirilmek. 2.beğenilmek. 3.değer biçilmek.
takdîr etmek 1.değerlendirmek. 2.beğenmek. 3.değer biçmek.
takdîren (A.) [ تقدیرا ] takdir ederek.
takdîrname (A.-F.) [ تقدیرنامه ] başarı belgesi.
takdîs (A.) [ تقدیس ] kutsama, ululama.
takıyye (A.) [ 1 [ تقيه .gizleme. 2.sakınma.
tâkıyye (A.) [ طاقيه ] takke.
takıyye yapmak 1.mezhebini gizlemek. 2.amacını gizlemek.
takîb etmek izlemek.
takiben (A.) [ تعقيبا ] takip ederek, izleyerek.
taklîd (A.) [ 1 [ تقليد .taklit, öykünme. 2.sahte.
taklîden (A.) [ تقليدا ] öykünerek, taklit ederek.
taklîl (A.) [ 1 [ تقليل .azaltma, kısma. 2.azaltılma, kısılma.
takrîb (A.) [ تقریب ] yaklaştırma.
takrîben (A.) [ تقریبا ] yaklaşık olarak.
takrîbî (A.) [ تقریبی ] yaklaşık olarak.
takrîr (A.) [ 1 [ تقریر .yerleştirme. 2.anlatma. 3.önerge. 4.sağlama.
takrîren (A.) [ تقریرا ] anlatarak.
takrîz (A.) [ تقریظ ] eleştiri.
takrîz (A.) [ 1 [ تقریض .borç verme. 2.kitaba beğeni yazısı yazma.
taksîm (A.) [ 1 [ تقسيم .bölme. 2.bölüm. 3.bölü.
taksîm edilmek bölünmek.
taksîm etmek bölmek.
taksimat (A.) [ تقسيمات ] bölümlendirme, bölme.
taksîr (A.) [ 1 [ تقصير .kısaltma. 2.kusur.
taksîrât (A.) [ تقصيرات ] kusurlar.
taksît (A.) [ تقسيط ] borç parçası, taksit.
taktî’ (A.) [ 1 [ تقطيع .kesme. 2.şiiri veznine göre parçalara ayırma.
taktîr (A.) [ تقطير ] damıtma.
takvâ (A.) [ تقوا ] haramdan kaçınma.
takviye (A.) [ تقویه ] kuvvetlendirme.
takviye edilmek kuvvetlendirilmek, desteklenmek.
takviye etmek kuvvetlendirmek, desteklemek.
takviyet (A.) [ تقویت ] kuvvetlendirme.
tal’at (A.) [ 1 [ طلعت .yüz. 2.güzellik.
talâk (A.) [ 1 [ طلاق .boşama. 2.boşanma.
talâknâme (A.-F.) [ طلاق نامه ] boşanma belgesi.
tâlân (F.) [ تالان ] talan, yağma.
taleb (A.) [ 1 [ طلب .isteme. 2.istek.
taleb edilmek istenmek.
taleb etmek istemek.
talebdar (A.-F.) [ طلبدار ] alacaklı.
talebe (A.) [ 1 [ طلبه .öğrenci. 2.istekliler.
talebkâr (A.-F.) [ 1 [ طلبکار .istekli. 2.alacaklı.
tâlî (A.) [ تالی ] ikincil.
tâli’ (A.) [ 1 [ طالع .doğan. 2.talih.
talîa (A.) [ طليعه ] öncü.
tâlib (A.) [ طالب ] istekli.
taltif (A.) [ 1 [ تلطيف .ödüllendirme. 2.gönlünü alma.
tama’ (A.) [ طمع ] tamah, açgözlülük.
tama’kâr (A.-F.) [ طمعکار ] açgözlü.
tamâm (A.) [ 1 [ تمام .tam. 2.bitiş, sona erme. 3.bütün.
tamâmen (A.) [ تماما ] tümüyle.
tamâmıyla (A.-T.) tümüyle, tamamen.
ta'mîm (A.) [ 1 [ تعميم .genelleştirme, yayma. 2.genelleştirilme, yayılma.
tâmm (A.) [ تام ] tam, eksiksiz.
tâmme (A.) [ تامه ] tam, eksiksiz.
tanbûr (A.) [ طنبور ] tambur.
tanbûrî (A.) [ طنبوری ] tanbur virtüözü.
tanîn (A.) [ طنين ] tınlama, tını.
tanînendâz (A.-F.) [ طنين انداز ] tınlayan, tını veren, çınlayan.
tannâz (A.) [ طناز ] alaya alan, eğlenen.
tantana (A.) [ طنطنه ] gürültü patırtı ile gösteriş yapma.
tanz (A.) [ طنز ] alaya alma, eğlenme.
tanzîf (A.) [ تنظيف ] temizleme.
tanzîfât (A.) [ تنظيفات ] temizlik işleri.
tanzîm (A.) [ تنظيم ] düzenleme, tertipleme.
tanzim edilmek düzenlenmek, tertip edilmek.
tanzim etmek düzenlemek, tertip etmek.
tanzîr (A.) [ 1 [ تنظير .benzetme. 2.nazire yazma.
tanzîr edilmek 1.benzetilmek. 2.nazire yazılmak.
tanzîr etmek 1.benzetmek. 2.nazire yazmak.
târ (F.) [ 1 [ تار .tel. 2.saç teli. 3.enstrüman teli. 3.karanlık. 4.tepe. 5.karanlık.
târ olmak kararmak.
tarab (A.) [ طرب ] şenlik, neşelenme.
tarabengîz (A.-F.) [ طرب انگيز ] neşe veren.
tarabgâh (A.-F.) [ طربگاه ] neşelenme yeri, eğlence yeri.
târâc (F.) [ تاراج ] yağma.
taraf (A.) [ 1 [ طرف .yön. 2.ülke. 3.muhatap iki kişiden her biri. 4.yer.
tarafdâr (A.-F.) [ طرفدار ] yandaş.
tarafdârân (A.-F.) [ طرفداران ] yandaşlar, taraftarlar.
tarafdârî (A.-F.) [ طرفداری ] yandaşlık.
tarafeyn (A.) [ طرفين ] iki taraf.
tarafgîr (A.) [ طرفگير ] yan tutan, yandaş.
tarafgîrlik etmek yan tutmak, taraf tutmak.
tarassud (A.) [ ترصد ] gözleme.
tarassud edilmek gözlenmek.
tarassud etmek gözlemek.
tarâvet (A.) [ طراوت ] tazelik.
tard (A.) [ 1 [ طرد .kovma. 2.görevden uzaklaştırma.
tard etmek kovmak.
târem (F.) [ تارم ] kubbe.
tarf (A.) [ طرف ] akış.
tarfe (A.) [ طرفه ] göz açıp kapayış.
tarfetülayn (A.) [ طرفة العين ] göz açıp kapayıncaya dek, bir anda.
tarh (A.) [ 1 [ طرح .atma. 2.düzenleme. 3.desen. 4.plan.
târık (A.) [ طارق ] Çulpan, Zühre, Venüs.
târihnüvis (A.-F.) [ تاریخ نویس ] tarihçi, tarih yazarı.
târihşinâs (A.-F.) [ تاریخ شناس ] tarihçi.
tarîk (A.) [ 1 [ طریق .yol. 2.yöntem. 3.meslek. 4.tarikat.
târîk (F.) [ تاریک ] karanlık.
tarrâr (A.) [ طرار ] yankesici.
târümâr (F.) [ 1 [ تارومار .dağınık. 2.perişan.
târümâr etmek 1.dağıtmak, karıştırmak. 2.perişan etmek.
tarümâr olmak 1.dağılmak, karışmak. 2.perişan olmak.
târüpûd (F.) [ 1 [ تار و پود .kumaşın çözgü ve atkısı. 2.doku.
tarz (A.) [ 1 [ طرز .şekil, biçim. 2.yöntem.
tâs (F.) [ تاس ] tas.
tasaddî (A.) [ تصدی ] girişme, başlama, el atma.
tasaddî etmek girişmek, başlamak, el atmak.
tasallut (A.) [ تسلط ] musallat olma.
tasannu (A.) [ تصنع ] yapmacık.
tasarruf (A.) [ 1 [ تصرف .tutum. 2.elinde bulundurma. 3.para arttırma.
tasâvîr (A.) [ تصاویر ] resimler.
tasavvufî (A.) [ تصوفی ] tasavvuf ile ilgili.
tasavvur (A.) [ تصور ] zihinde kurma.
tasavvurât (A.) [ تصورات ] tasavvurlar.
tasdî’ (A.) [ تصدیع ] baş ağrıtma, rahatsız etme.
tasdî’ etmek baş ağrıtmak, rahatsız etmek.
tasdîk (A.) [ تصدیق ] onay, doğrulama.
tasdîk etmek onaylamak.
tâse (F.) [ تاسه ] tasa.
tasfiye (A.) [ 1 [ تصفيه .arıtma. 2.temizleme.
tasfiye edilmek 1.arıtılmak. 2.temizlenmek.
tasfiye etmek 1.arıtmak. 2.temizlemek.
tasfiyehane (A.-F.) [ تصفيه خانه ] rafineri.
tasgîr (A.) [ تصغير ] küçültme.
tashîf (A.) [ تصحيف ] kelimeyi yanlış yazma.
tashih (A.) [ تصحيح ] düzelti.
tashih edilmek düzeltilmek.
tashih etmek düzeltmek.
tâsi’ (A.) [ تاسع ] dokuzuncu.
tâsi’an (A.) [ تاسعا ] dokuzuncusu.
tâsme (F.) [ تاسمه ] tasma.
tasmîm (A.) [ تصميم ] kesin karar.
tasmîm ittihaz etmek karar almak.
tasmîmât (A.) [ تصميمات ] kesin kararlar.
tasnî’ (A.) [ 1 [ تصنيع .yapma. 2.uydurma.
tasnî’ olunmak yapılmak, oluşturulmak.
tasnîf (A.) [ تصنيف ] sınıflandırma.
tasrîf (A.) [ تصریف ] fiil çekimi.
tasrîf etmek fiil çekmek.
tasrîh (A.) [ تصریح ] açıkça belirtme.
tasrîh etmek açıkça belirtmek.
tasrîhen (A.) [ تصریحا ] açıkça bildirerek.
tasvib (A.) [ تصویب ] uygun görme.
tasvîb edilmek uygun görülmek.
tasvîb etmek uygun görmek.
tasvîb olunmak uygun görülmek.
tasvîr (A.) [ 1 [ تصویر .resmetme. 2.resim. 3.niteleme.
tasvirkâr (A.-F.) [ تصویرکار ] tasvir edici, tasvir eden.
taşt (F.) [ طشت ] leğen.
tatbîk (A.) [ تطبيق ] uygulama.
tatbîkan (A.) [ تطبيقا ] uygulayarak.
tatbîkat (A.) [ 1 [ تطبيقات .uygulamalar. 2.tatbikat.
tatbîkat yapmak uygulama yapmak.
tatbîkî (A.) [ تطبيقی ] uygulamalı.
tathîr (A.) [ تطهير ] temizleme.
tathîrat (A.) [ تطهيرات ] temizlik.
tatlîk (A.) [ تطليق ] boşama.
tatmin (A.) [ 1 [ تطمين .doyurma. 2.doyma.
tatvîl (A.) [ تطویل ] uzatma.
tâûn (A.) [ طاعون ] veba.
tav’ (A.) [ طوع ] boyun eğme, itaat.
tav’an (A.) [ طوعا ] isteyerek.
tav’î (A.) [ طوعی ] kendiliğinden.
tavâf (A.) [ طواف ] etrafında dönme.
tavâf etmek etrafında dönmek.
tavâif (A.) [ 1 [ طوائف .zümreler. 2.tayfalar. 3.kavimler.
tavassut (A.) [ توسط ] aracılık.
tavassut etmek aracılık etmek, aracı olmak.
tavattun (A.) [ توطن ] yerleşme, yurt tutma.
tavattun etmek yerleşmek, yurt tutmak.
tavîl (A.) [ 1 [ طویل .uzun. 2.uzun süreli.
tavk (A.) [ 1 [ طوق .kolye, gerdanlık. 2.tasma.
tavr (A.) [ طور ] tavır.
tavsîf (A.) [ توصيف ] vasıflandırma, niteleme.
tavsîf edilmek vasıflandırılmak, nitelenmek.
tavsîf etmek vasıflandırmak, nitelemek.
tavsiye (A.) [ 1 [ توصيه .vasiyet etme. 2.ısmarlama. 3.öğüt verme.
tâvus (A.) [ طاوس ] tavus kuşu.
tavzîf (A.) [ توظيف ] görevlendirme.
tavzîh (A.) [ توضيح ] açıklama.
tavzîh etmek açıklamak, açıklığa kavuşturmak.
tavzîhat (A.) [ توضيحات ] açıklamalar.
tây (F.) [ تای ] denk, eşit.
taylasan (A.) [ طيلسان ] sarığın sarkan ucu.
tayr (A.) [ طير ] kuş.
tayy (A.) [ 1 [ طی .geçip gitme. 2.katlama, dürme. 3.silme. 4.yok etme.
tayyâr (A.) [ طيار ] uçucu.
tayyâre (A.) [ طياره ] uçak.
tayyib (A.) [ طيب ] güzel, hoş.
tayyibe (A.) [ طيبه ] iyi davranış.
tâz (F.) [ تاز ] koşma, koşuşturma.
taz’îf (A.) [ 1 [ تضعيف .zayıf düşürme. 2.iki kat yapma.
tazallüm (A.) [ تظلم ] sızlanma, yakınma.
tazallüm etmek sızlanmak, yakınmak.
tazammun (A.) [ 1 [ تضمن .içinde bulundurma. 2.kefil olma.
tazammun etmek 1.içinde bulundurmak. 2.kefil olmak.
tazarru’ (A.) [ تضرع ] yalvarıp yakarma.
tazarru’ât (A.) [ تضرعات ] yalvarıp yakarmalar.
tazarrur (A.) [ تضرر ] zarar görme, zarar etme.
tâze (F.) [ 1 [ تازه .körpe, taze. 2.genç. 3.yeni.
tâzegî (F.) [ 1 [ تازگی .körpelik, tazelik. 2.gençlik. 3.yenilik.
tâzî (F.) [ 1 [ تازی .Arapça. 2.tazı.
tâziyân (F.) [ تازیان ] araplar.
tâziyâne (F.) [ 1 [ تازیانه .kırbaç. 2.tezene.
tazmîn (A.) [ 1 [ تضمين .zarar ödeme, tazminat verme, zarar karşılama. 2.bir
başka şaire ait beyti sahibinin adını da bildirerek kendi şiirinde kullanma.
tazmîn edilmek tazminat verilmek, zarar karşılanmak.
tazmîn etmek 1.tazminat vermek, zararı karşılamak. 2.içinde bulundurmak,
içermek.
tazmînât (A.) [ تضمينات ] zarar ödemeleri, tazminat.
tazmînat vermek zarar ödemesinde bulunmak.
tazyîk (A.) [ 1 [ تضييق .sıkıştırma, daraltma. 2.basınç yapma, bastırma. 3.basınç.
tehâsum (A.) [ تخاصم ] birbirine düşmanlık gütme.
te’hîrli (A.-T.) gecikmeli.
te’cîl (A.) [ تأجيل ] geciktirme, erteleme.
te’cîl edilmek geciktirilmek, ertelenmek.
te’cîl etmek geciktirmek, ertelemek.
te’dîb (A.) [ 1 [ تأدیب .eğitme, terbiye etme. 2.cezalandırma.
te’dîb etmek 1.eğitmek, terbiye etmek. 2.cezalandırmak.
te’dîb olunmak 1.eğitilmek, terbiye edilmek. 2.cezalandırılmak.
te’diyât (A.) [ تأدیات ] ödemeler.
te’diye (A.) [ تأدیه ] ödeme.
te’diye edilmek ödenmek.
te’diye etmek ödemek.
te’hîr (A.) [ 1 [ تأخير .geciktirme. 2.gecikme.
te’hîr edilmek geciktirilmek.
te’hîr etmek geciktirmek.
te’kîd (A.) [ تأکيد ] pekiştirme, sağlamlaştırma.
te’kîd etmek 1.pekiştirmek, sağlamlaştırmak. 2.önceki yazıyı tekrarlamak.
te’lîf (A.) [ 1 [ تأليف .yanyana getirme, alıştırma. 2.kaleme alma, yazma.
te’lîf edilmek 1.bir araya getirilmek, birleştirilmek. 2.kaleme alınmak, yazılmak.
te’lîf etmek 1.bir araya getirmek. 2.kaleme almak, yazmak.
te’lîf olunmak 1.bir araya getirilmek, birleştirilmek. 2.kaleme alınmak.
te’lîfât (A.) [ تأليفات ] kaleme alınmış eserler.
te’lifbîn (A.-F.) [ تأليف بين ] uzlaştırıcı, birleşirici.
te’lîfkerde (F.) [ تأليف کرده ] biri tarafından kaleme alınmış.
te’nîs (A.) [ تأنيس ] alıştırma.
te’sîr (A.) [ 1 [ تأثير .iz bırakma. 2.etkileme. 3.etki.
te’sîrât (A.) [ تأثيرات ] etkiler.
te’sîs (A.) [ 1 [ تأسيس .kurma. 2.temel atma. 3.kuruluş.
te’sîs edilmek kurulmak.
te’sîs etmek kurmak.
te’sîsât (A.) [ 1 [ تأسيسات .kuruluşlar. 2.düzenek.
te’vîl (A.) [ تأویل ] başka bir yorum getirme.
te’vîl etmek başka bir yorum getirmek.
te’yîd (A.) [ تأیيد ] pekiştirme.
te’yîd edilmek pekiştirilmek.
te’yîd etmek pekiştirmek.
teâdül (A.) [ تعادل ] denklik.
teâkub (A.) [ تعاقب ] birbirini izleme.
teâkub etmek birbirini izlemek.
teâkud etmek karşılıklı akitleşmek.
teâlî (A.) [ تعالی ] yükselme.
teâmül (A.) [ 1 [ تعامل .alışılagelmiş uygulama. 2.iş. 3.tepkime.
teâmülât (A.) [ تعاملات ] alışılagelmiş uygulamalar.
tearrî (A.) [ 1 [ تعری .arınma. 2.çıplaklaşma.
teâruz (A.) [ تعارض ] karşılıklı zıtlık, çelişme.
teâruz etmek çelişmek.
teârüf (A.) [ 1 [ تعارف .birbirini bilme. 2.herkesçe bilinme.
teâtî (A.) [ تعاطی ] birbirine verme.
teâtî edilmek birbirine verilmek.
teâvün (A.) [ تعاون ] yardımlaşma.
teb (F.) [ 1 [ تب .ateş, hastalık harareti. 2.sıtma.
teb’îd (A.) [ 1 [ تبعيد .uzaklaştırma. 2.sürgün etme.
teb’îd edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.sürgün edilmek.
teb’îd etmek 1.uzaklaştırmak. 2.sürgün etmek.
tebaa (A.) [ تبعه ] uyruk, teba.
tebâh (F.) [ 1 [ تباه .yok olmuş. 2.yıkılmış. 3.bozulmuş, çürümüş.
tebâh etmek 1.yok etmek. 2.yıkmak. 3.bozmak, çürütmek.
tebâh olmak 1.yok olmak. 2.yıkılmak. 3.bozulmak, çürümek.
tebahhur (A.) [ تبخر ] buharlanma.
tebahhur (A.) [ 1 [ تبحر .göllenme. 2.derin bilgi sahibi olma, uzmanlaşma.
tebahhur etmek buharlanmak.
tebâhkâr (F.) [ تباهکار ] yok eden, mahveden, yıkan.
tebahtur (A.) [ تبختر ] kibirlenerek yürüme.
tebaiyyet (A.) [ تبعيت ] uyrukluk.
tebaiyyeten (A.) [ تبعية ] uyarak.
tebâr (F.) [ تبار ] soy.
tebâşîr (F.) [ تباشير ] tebeşir.
tebâüd (A.) [ تباعد ] uzaklaşma.
tebâüd etmek uzaklaşmak.
tebâyün (A.) [ تباین ] zıtlık, aykırılık.
tebcîl (A.) [ تبجيل ] ululama.
tebcîl edilmek ululanmak.
tebcîl etmek ululamak.
tebcilkârlık (A.-F.-T.) yüceltme, ululama.
tebdîl (A.) [ تبدیل ] değiştirme, dönüştürme, değişiklik.
tebdîl edilmek değiştirilmek, dönüştürülmek.
tebdîl etmek değiştirmek, dönüştürmek.
tebdîl olmak dönüşmek.
tebdîlen (A.) [ 1 [ تبدیلا .değiştirerek, dönüştürerek. 2.değiştirilerek,
dönüştürülerek.
tebe’a (A.) [ تبعه ] tebalar, uyruklar.
tebe’an (A.) [ تبعا ] uyarak.
tebeddül (A.) [ تبدل ] değişim.
tebeddül etmek değişmek.
tebeddülât (A.) [ تبدلات ] değişimler, değişiklikler.
tebellüğ (A.) [ تبلغ ] alma.
tebellüğ etmek bizzat almak.
teber (F.) [ تبر ] balta.
teberdâr (F.) [ تبردار ] baltacı.
teberrâ (A.) [ تبرا ] uzak durma.
teberru (A.) [ تبرع ] bağış.
teberruan (A.) [ تبرعا ] bağışlayarak.
teberruât (A.) [ تبرعات ] bağışlar.
teberrüd (A.) [ تبرد ] soğuma.
teberrüd etmek soğumak.
teberrük (A.) [ تبرک ] mübarek görme, kutlu sayma.
teberrüken (A.) [ تبرکا ] mübarek görerek,uğur sayarak.
teberzin (F.) [ تبرزین ] savaş baltası.
tebessüm (A.) [ تبسم ] gülümseme.
tebessüm etmek gülümsemek.
tebettül (A.) [ تبتل ] köşesine çekilme.
tebettül etmek köşesine çekilmek.
tebevvül (A.) [ تبول ] idrar yapma, işeme.
tebeyyün (A.) [ تبين ] ortaya çıkma, anlaşılma.
tebeyyün etmek ortaya çıkmak, anlaşılmak.
tebhâl (A.) [ تبخال ] uçuk.
tebhîr (A.) [ تبخير ] buharlaştırma.
teblerze (F.) [ تب لرزه ] sıtma nöbeti.
teblîğ (A.) [ 1 [ تبليغ .bildiri. 2.yetiştirme.
teblîğât (A.) [ تبليغات ] bildiriler.
tebrîd (A.) [ تبرید ] soğutma.
tebrie (A.) [ تبرئه ] arındırma, temize çıkarma.
tebrie etmek temize çıkarmak.
tebrîk (A.) [ تبریک ] kutlama.
tebrîk edilmek kutlanmak.
tebrîk etmek kutlamak.
tebrîkât (A.) [ تبریکات ] kutlamalar.
tebrîkname (A.-F.) [ تبریک نامه ] kutlama yazısı.
tebşîr (A.) [ تبشير ] müjdeleme.
tebşîr etmek müjdelemek.
tebyîn etmek açıklığa kavuşturmak.
tebyîz etmek temize çekmek.
tebzîr etmek savurganlık etmek, israf etmek.
tecâhül (A.) [ تجاهل ] bilmezlikten gelme.
tecârib (A.) [ تجارب ] tecrübeler, denemeler.
tecâsür (A.) [ تجاسر ] yüreklenme.
tecâvüz (A.) [ 1 [ تجاوز .haddini aşma, sınırı geçme. 2.sarkıntılık etme.
tecâvüz etmek 1.sınırı geçmek, başkasının haklarını hiçe saymak. 2.ırza geçmek.
tecavüzkâr (A.-F.) [ 1 [ تجاوزکار .sınırı geçen, saldırgan. 2.sarkıntılık eden.
tecdîd (A.) [ 1 [ تجدید .yenileme. 2.yenilenme.
tecdîd edilmek yenilenmek.
tecdîd etmek yenilemek.
tecdîd olunmak yinelenmek.
teceddüd (A.) [ تجدد ] yenilenme, yenilik.
teceddüdât (A.) [ تجددات ] yenilenmeler, yenilikler.
tecellî (A.) [ 1 [ تجلی .görünme, ortaya çıkma. 2.kader.
tecellî etmek görünmek.
tecellîgâh (A.-F.) [ تجليگاه ] görünme yeri, zuhur yeri, ortaya çıkış yeri.
tecemmu (A.) [ تجمع ] toplanma, bir araya gelme.
tecemmu etmek toplanmak, bir araya gelmek.
tecemmül (A.) [ تجمل ] süslenme.
tecennün (A.) [ تجنن ] cinnet geçirme.
tecerru’ (A.) [ تجرع ] yudumlama.
tecerru’ etmek yudumlamak.
tecerrüd (A.) [ 1 [ تجرد .bekarlık. 2.çıplaklık. 3.soyutlanma.
tecerrüd etmek 1.çıplak kalmak. 2.soyutlanmak.
tecessüm (A.) [ تجسم ] cisimleşme, şekillenme.
tecessüm etmek cisim halinde ortaya çıkmak.
tecessüs (A.) [ 1 [ تجسس .araştırma. 2.merak.
tecessüs etmek araştırmak.
tecessüskâr (A.-F.) [ تجسسکار ] meraklı, mütecessis.
tecevvüf (A.) [ تجوف ] kofluk.
tecezzî (A.) [ تجزی ] bölünme, parçalanma, ayrışma.
techîl (A.) [ تجهيل ] bilgisizliğini çıkarma.
techîz (A.) [ تجهيز ] donatım.
techîz edilmek donatılmak.
techîz etmek donatmak.
techîzât (A.) [ تجهيزات ] donatım.
tecnîs (A.) [ تجنيس ] cinas yapma, iki anlamlı söz kullanma.
tecribe (A.) [ 1 [ تجربه .deneme, sınama. 2.deneyim.
tecribî (A.) [ تجربی ] deneysel, tecrübî.
tecrîd (A.) [ تجرید ] soyutlama.
tecrîd edilmek soyutlanmak.
tecrîd etmek soyutlamak.
tecrîden (A.) [ تجریدا ] soyutlayarak.
tecrübe (A.) [ 1 [ تجربه .deneme, sınama. 2.deneyim.
tecrübe edilmek denenmek, sınanmak.
tecrübe etmek denemek, sınamak.
tecvîd (A.) [ تجوید ] Kur’ân’ı usûlüne göre okuma.
tecvîz (A.) [ 1 [ تجویز .uygun görme. 2.izin verme.
teczie (A.) [ تجزئه ] parçalara ayırma, bölme.
teczîr (A.) [ تجذیر ] karekök alma.
tecziye (A.) [ تجزیه ] cezalandırma.
tecziye edilmek cezalandırılmak.
tecziye etmek cezalandırmak.
tecziye olunmak cezalandırılmak.
tedâbir (A.) [ تدابير ] çareler, tedbirler.
tedâfü (A.) [ تدافع ] savunma.
tedâfüî (A.) [ تدافعی ] savunma ile ilgili.
tedâhül (A.) [ 1 [ تداخل .karışma. 2.yığılışma.
tedâî (A.) [ تداعی ] çağrışım.
tedarikât (A.) [ تدارکات ] hazırlıklar.
tedârukât (A.) [ تدارکات ] hazırlıklar.
tedârük (A.) [ تدارک ] hazırlama, temin etme.
tedâvül (A.) [ تداول ] dolaşım.
tedbîr (A.) [ تدبير ] çare, önlem.
tedbîrülmenzil (A.) [ تدبيرالمنزل ] ekonomi.
tedennî (A.) [ تدنی ] gerileme, alçalma, düşüş.
tedennî etmek gerilemek, alçalmak.
tederrüs (A.) [ تدرس ] ders alma.
tedfîn (A.) [ تدفين ] gömme.
tedfîn edilmek gömülmek.
tedfîn etmek gömmek.
tedhîn (A.) [ 1 [ تدخين .dumanlama. 2.tütsüleme.
tedhîn (A.) [ تدهين ] yağ sürme.
tedhîş (A.) [ تدهيش ] dehşet salma, dehşete düşürme.
tedkîk (A.) [ تدقيق ] inceleme, tetkik.
tedkîk edilmek incelenmek.
tedkîk etmek incelemek.
tedkîk olunmak incelenmek.
tedkîkât (A.) [ تدقيقات ] incelemeler, tetkikler.
tedrîcen (A.) [ تدریجا ] gitgide, adım adım, yavaş yavaş.
tedrîcî (A.) [ تدریجی ] yavaş yavaş, azar azar, gittikçe.
tedrîs (A.) [ تدریس ] ders verme.
tedrîs etmek ders vermek.
tedrîsât (A.) [ تدریسات ] öğretim.
tedvîn edilmek kitap haline getirilmek.
tedvîr (A.) [ 1 [ تدویر .döndürme. 2.idare etme.
tedviye etmek ilaç vermek.
teeddüb (A.) [ تأدب ] utanma, terbiye ile çekinme.
teeddüb etmek utanmak.
teeddüben (A.) [ تأدبا ] terbiye ile çekinerek, utanarak.
teehhül (A.) [ 1 [ تأهل .evlenme. 2.evcilleşme.
teehhül etmek evlenmek.
teehhür (A.) [ تأخر ] gecikme.
teehhür etmek gecikmek.
teekküd etmek (A.-T.) pekişmek, tekid edilmek.
teemmül (A.) [ تأمل ] enikonu düşünme.
teemmül etmek enikonu düşünmek.
teennî (A.) [ 1 [ تأنی .yavaşlama, duraksama. 2.dikkat gösterme.
teessüf (A.) [ تأسف ] üzülme, hayıflanma.
teessüf etmek üzülmek, hayıflanmak.
teessür (A.) [ 1 [ تأثر .üzülme, üzüntü. 2.etkilenme.
teessüs (A.) [ تأسس ] kurulma.
teessüs etmek kurulmak.
teeyyüd etmek pekişmek.
tefahhur (A.) [ تفخر ] şişinme, övünme.
tefahhus (A.) [ تفحص ] derinlemesine araştırma.
tefâhür (A.) [ تفاخر ] övünme.
tefakkud (A.) [ تفقد ] arkasını arayıp sorma.
tefâsîl (A.) [ تفاصيل ] ayrıntılar.
tefâsîr (A.) [ تفاسير ] tefsirler, yorumlar.
tefâvüt (A.) [ تفاوت ] farklılık.
tefavvuk (A.) [ تفوق ] üstünlük.
tefazzul (A.) [ تفضل ] üstünlük taslama.
tefe’ül (A.) [ 1 [ تفأل .fal açma. 2.hayra yorma, uğur sayma.
tefe’ül etmek 1.fal açmak. 2.hayra yormak, uğur saymak.
tefehhüm (A.) [ تفهم ] anlama.
tefehhüm etmek anlamak, farkına varmak.
tefekkür (A.) [ تفکر ] düşünme, kafa yorma.
tefekkür etmek düşünmek, kafa yormak.
tefekkürât (A.) [ تفکرات ] düşünmeler, düşünceler.
tefelsüf (A.) [ تفلسف ] felsefe yapma.
teferru’ât (A.) [ تفرعات ] ayrıntılar.
teferrüc (A.) [ تفرج ] gezinti.
teferrücgâh (A.-F.) [ تفرجگاه ] gezinti yeri.
teferrüd (A.) [ 1 [ تفرد .yalnızlık. 2.benzersizlik.
tefessüh (A.) [ تفسخ ] çürüme, çürüyerek dağılma.
tefessüh etmek çürümek, çürüyerek dağılmak.
tefevvuh (A.) [ تفوه ] dile getirme.
tefevvuk (A.) [ تفوق ] üstünlük.
tefhîm (A.) [ تفخيم ] yüceltme, ululama.
tefhîm (A.) [ تفهيم ] anlatma.
tefhîm etmek anlatmak.
tefrîh (A.) [ تفریح ] ferahlık verme.
tefrîk (A.) [ تفریق ] ayırma, ayırdetme.
tefrîk edilmek ayırılmak, ayırt edilmek.
tefrîk etmek ayırmak, ayırt etmek.
tefrîk olunmak ayrılmak.
tefrika (A.) [ 1 [ تفرقه .bölücülük. 2.ayrılma. 3.bölüm bölüm yayınlama.
tefriş (A.) [ تفریش ] döşeme.
tefriş edilmek döşenmek.
tefriş etmek döşemek.
tefrişat (A.) [ تفریشات ] döşemeler.
tefrît (A.) [ تفریط ] aşırılık.
tefsir (A.) [ تفسير ] yorum.
tefsir edilmek yorumlanmak.
tefsir etmek yorumlamak.
tefsirât (A.) [ تفسيرات ] yorumlar.
tefte (F.) [ تفته ] kızgın.
teftîn (A.) [ 1 [ تفتين .fitne sokma. 2.meftun etme.
teftiş (A.) [ تفتيش ] denetleme.
teftiş edilmek denetlenmek.
teftiş etmek denetlemek.
tefviz (A.) [ 1 [ تفویض .birine bırakma. 2.ihale etme.
tefviz edilmek 1.birine bırakılmak. 2.ihale edilmek.
tegaddî etmek beslenmek.
tegafül (A.) [ تغافل ] bilmezlikten gelme, anlamazlıktan gelme.
tegafül etmek anlamazlıktan gelmek.
tegayür (A.) [ تغایر ] zıtlık.
tegayyür (A.) [ تغير ] değişme, başkalaşma.
tegayyür etmek değişmek, başkalaşmak.
tegazzî etmek beslenmek.
tegazzül (A.) [ تغزل ] gazel söyleme.
teh (F.) [ ته ] dip.
tehâcî (A.) [ تهاجی ] hicivleşme.
tehâcüm (A.) [ 1 [ تهاجم .saldırı. 2.üşüşme.
tehâcüm etmek üşüşmek.
tehallüf (A.) [ تخلف ] uygunsuzluk, uymama.
tehallüs (A.) [ تخلص ] mahlas kullanma.
tehâlüf (A.) [ 1 [ تخالف .uygunsuzluk, uymama. 2.farklılık.
tehâlük (A.) [ تهالک ] can atış, can atma, atılma, çok arzu etme.
tehâsum (A.) [ تخاصم ] birbirine düşmanlık gütme.
tehâşî (A.) [ تحاشی ] çekinme.
tehâvün (A.) [ تهاون ] hafife alma.
tehcîr (A.) [ تهجير ] göçe zorlama, göç ettirme.
tehcîr etmek göç ettirmek.
tehdîd (A.) [ تهدید ] gözdağı.
tehdîd edilmek gözdağı verilmek.
tehdîd etmek gözdağı vermek.
tehdîdâmîz (A.-F.) [ تهدید آميز ] gözdağı vererek, tehdit edici.
tehdîden (A.) [ تهدیدا ] gözdağı vererek tehdit ederek.
tehdîdkâr (A.-F.) [ تهدیدکار ] gözdağı verici, tehdit edici.
tehdîdkârâne (A.-F.) [ تهدیدکارانه ] tehdit ederek.
teheccî (A.) [ تهجی ] heceleme.
teheccî etmek hecelemek.
tehevvu (A.) [ تهوع ] kusma.
tehevvu etmek kusmak.
tehevvür (A.) [ تهور ] küplere binme, köpürme.
tehevvür etmek küplere binmek, köpürmek.
teheyyüc (A.) [ تهيج ] heyecanlanma.
tehî (F.) [ 1 [ تهی .boş. 2.anlamsız, yararsız.
tehîdest (F.) [ 1 [ تهی دست .yoksul. 2.eli boş.
tehîdestî (F.) [ 1 [ تهيدستی .yoksulluk. 2.eli boşluk.
tehîmağz (F.) [ تهی مغز ] samankafalı, boşkafalı.
tehîmiyân (F.) [ 1 [ تهی ميان .içi boş. 2.kof.
tehiyye (A.) [ تهيه ] hazırlama.
tehiyye edilmek hazırlanmak.
tehiyye etmek hazırlamak.
tehniyet (A.) [ تهنيت ] kutlama.
tehyie (A.) [ تهيئه ] hazırlama.
tehzîb (A.) [ تهذیب ] süsleme.
tehzîl (A.) [ تهزیل ] alaya alış.
tehzîz (A.) [ تهزیز ] titretme.
tekabül (A.) [ تقابل ] karşılama.
tekabül etmek karşılamak.
tekâlîf (A.) [ 1 [ تکاليف .öneriler, teklifler. 2.vergiler. 3.ibadetler.
tekâmül (A.) [ 1 [ تکامل .olgunlaşma. 2.evrim.
tekâmül etmek olgunlaşmak, gelişmek.
tekâpu (F.) [ 1 [ تکاپو .telaş, koşuşturma. 2.dalkavukluk.
tekârîr (A.) [ تقاریر ] önergeler.
tekârub (A.) [ تقارب ] yakınlaşma.
tekâsüf (A.) [ 1 [ تکاثف .yoğunlaşma. 2.koyulaşma.
tekâsüf etmek yoğunlaşmak.
tekâsül (A.) [ تکاسل ] üşengeçlik, tembellik.
tekâsür (A.) [ تکاثر ] çoğalma.
tekâtu’ (A.) [ تقاطع ] kesişme.
tekâüd (A.) [ تقاعد ] emeklilik.
tekâüd olmak emekliye ayrılmak, emekli olmak.
tekâüdiye (A.) [ تقاعدیه ] emekli aylığı.
tekâvîm (A.) [ تقاویم ] takvimler.
tekâyâ (A.) [ تکایا ] tekkeler.
tekbîr (A.) [ تکبير ] Allahuekber deme.
tekbîr getirmek Allahuekber demek.
tekdîr (A.) [ 1 [ تکدیر .azarlama. 2.bulandırma.
tekebbür (A.) [ تکبر ] büyüklük taslama.
tekeffül (A.) [ تکفل ] kefil olma.
tekeffül etmek kefil olmak.
tekellüm (A.) [ تکلم ] konuşma.
tekemmül (A.) [ 1 [ تکمل .tamamlanma. 2.olgunlaşma.
tekemmül etmek 1.tamamlanmak. 2.olgunlaşmak.
tekerrür (A.) [ تکرر ] tekrarlanma.
tekerrür etmek tekrarlanmak.
tekessur (A.) [ تکسر ] kırılma.
tekessür (A.) [ تکثر ] çoğalma.
tekevvün (A.) [ تکون ] oluşum, oluşma.
tekevvün etmek 1.oluşmak. 2.meydana gelmek, olmak.
tekevvünât (A.) [ تکونات ] oluşumlar, oluşmalar.
tekeyyüf (A.) [ تکيف ] keyiflenme.
tekfîl (A.) [ تکفيل ] kefil etme, kefil gösterme.
tekfîn (A.) [ تکفين ] kefenleme.
tekfîr (A.) [ تکفير ] kafirlikle suçlama.
teklîf (A.) [ 1 [ تکليف .öneri. 2.vergi.
teklîfât (A.) [ تکليفات ] öneriler.
tekmîl (A.) [ 1 [ تکميل .tamamlama. 2.bütün, tüm.
tekmile (A.) [ تکمله ] ek.
tekrâr (A.) [ تکرار ] yine.
tekrâren (A.) [ تکرارا ] tekrar tekrar.
tekrîm (A.) [ تکریم ] saygı gösterme.
tekrîr (A.) [ تکریر ] tekrarlama.
teksîf (A.) [ 1 [ تکثيف .yoğunlaştırma. 2.toplama.
teksîf etmek yoğunlaştırmak.
teksîr (A.) [ تکثير ] çoğaltma.
teksîr edilmek çoğaltılmak.
teksîr etmek çoğaltmak.
tekvîn (A.) [ تکوین ] yaratma, var etme.
tekye (A.) [ تکيه ] tekke.
tekzîb (A.) [ تکذیب ] yalanlama.
tekzîb edilmek yalanlanmak.
tekzîb etmek yalanlamak.
tel’în (A.) [ تلعين ] lanetleme.
tel’în edilmek lanetlenmek.
tel’în etmek lanetlemek.
telâfî (A.) [ تلافی ] zarar karşılama.
telâkî (A.) [ تلاقی ] buluşma, görüşme.
telakkî (A.) [ تلقی ] anlayış, görüş, değerlendirme.
telakkî etmek anlamak, değerlendirmek.
telakkiyât (A.) [ تلقيات ] görüşler, anlayışlar, değerlendirmeler.
telâmîz (A.) [ تلاميذ ] öğrenciler.
telâsuk (A.) [ تلاصق ] bitişme, yapışma.
telâşî (A.) [ تلاشی ] dağılma.
telattuf (A.) [ تلطف ] yumuşak davranma.
telâtum (A.) [ تلاطم ] çalkantı.
telbîs (A.) [ تلبيس ] hile yaparak aldatma.
tele (A.) [ تله ] kapan, tuzak.
tele’lu (A.) [ تلألؤ ] ışıldama.
telebbüs (A.) [ تلبس ] giyinme.
telef (A.) [ 1 [ تلف .ölme. 2.boşa gitme.
telef etmek harcamak, tüketmek, yok etmek.
telef olmak 1.ölmek. 2.boşa gitmek.
telefât (A.) [ تلفات ] can kaybı, ölümler.
telehhüf (A.) [ تلهف ] yanıp yakılma.
telemmüz (A.) [ تلمذ ] öğrencilik.
telemmüz etmek öğrenci olmak, öğrencilik etmek.
televvün (A.) [ تلون ] yanardönerlik.
telh (F.) [ تلخ ] acı.
telhîs (A.) [ 1 [ تلخيص .kısaltma. 2.özetleme.
telhîs etmek özetlemek.
telhîsen (A.) [ تلخيصا ] özetle.
telhkâm (F.) [ تلخکام ] üzgün, acılı.
telkârî (T.-F.) [ تل کاری ] gümüş işleme.
telkîh (A.) [ تلقيح ] aşılama.
telkîn (A.) [ تلقين ] öğretme, kulağına anlatma.
telkînî (A.) [ تلقينی ] telkine dayalı.
tell (A.) [ تل ] tepe, sırt.
telmîh (A.) [ تلميح ] gönderme, îmâlı anlatma.
telmîhât (A.) [ تلميحات ] göndermeler, îmâlı anlatmalar..
telmîhen (A.) [ تلميحا ] göndermede bulunarak.
telvîn (A.) [ تلوین ] boyama.
telvîs etmek kirletmek. Beni de telvis ettiniz.
temâdî (A.) [ تمادی ] uzama, sürme.
temâdî etmek uzamak, sürmek, devam etmek.
temâs (A.) [ تماس ] dokunma.
temâs etmek dokunmak.
temâsîl (A.) [ 1 [ تماثيل .resimler. 2.semboller.
temâsül (A.) [ تماثل ] benzeşme.
temâşâ (F.) [ تماشا ] seyretme.
temâşâ etmek seyretmek.
temaşagâh (F.) [ تماشاگاه ] seyir yeri.
temâyül (A.) [ تمایل ] eğilim.
temâyülât (A.) [ تمایلات ] eğilimler.
temâyüz (A.) [ تمایز ] seçkinlik, üstünlük, ayrıcalık.
temayüz etmek seçkinlik kazanmak, ayrıcalık kazanmak, dikkat çekmek.
temcîd (A.) [ تمجيد ] ululama.
temdîd (A.) [ 1 [ تمدید .uzatma. 2.süre uzatma.
temdîd edilmek uzatılmak.
temdîd etmek uzatmak.
temeddün (A.) [ تمدن ] uygarlık.
temeddün eylemek uygarlaşmak.
temekkün (A.) [ تمکن ] yerleşme.
temelluk (A.) [ تملق ] yaltaklanma.
temellük (A.) [ تملک ] mülk edinme.
temellük etmek mülk edinmek.
temennî (A.) [ تمنی ] istek, arzu.
temennî edilmek arzu edilmek.
temennî etmek arzu etmek.
temerküz (A.) [ تمرکز ] toplanma, yığılışma.
temerküz etmek toplanmak, yığılışmak.
temerrüd (A.) [ تمرد ] dikbaşlılık, direniş.
temerrüd etmek direnmek, dikbaşlılık etmek.
temeshur (A.) [ تمسخر ] maskaralık.
temeshur etmek maskaralık etmek.
temessüh etmek şekil değiştirmek.
temessük etmek sımsıkı tutunmak, sarılmak.
temessül etmek 1.cisimlenmek. 2.benzeşmek. 3.özümlemek.
temettü (A.) [ تمتع ] kazanç, kâr.
temevvüc (A.) [ تموج ] dalgalanma.
temevvüc etmek dalgalanmak.
temevvül (A.) [ تمول ] zenginlik.
temeyyüz (A.) [ تميز ] kendini gösterme, sivrilme, ayrıcalık kazanma.
temeyyüz etmek kendini göstermek.
temhîl etmek süre tanımak.
temîn (A.) [ 1 [ تأمين .gerçekleştirme, sağlama. 2.gerçekleştirilme, sağlanma.
3.emin kılma, güvence verme.
temîn edilmek 1.sağlanmak, gerçekleştirilmek. 2.güvenci verilmek, emin
kılınmak.
temîn etmek güvence vermek, kesin konuşmak.
temînât (A.) [ تأمينات ] güvence parası.
temînen (A.) [ تأمينا ] sağlanarak, temin edilerek.
temkîn (A.) [ 1 [ تمکين .ihtiyatlı davranma. 2.sağlamlık. 3.ağırbaşlılık.
temlîk (A.) [ تمليک ] mülk verme, mülk edindirme.
temr (A.) [ تمر ] hurma.
temrîn (A.) [ تمرین ] alıştırma, egzersiz.
temsîl (A.) [ 1 [ تمثيل .tiyatro oyunu. 2.sözgelişi. 3.özümseme.
temsîlât (A.) [ تمثيلات ] tiyatro oyunları.
temyîz (A.) [ 1 [ تمييز .ayırdetme. 2.seçme.
ten (F.) [ 1 [ تن .vücut, beden. 2.dış yüz.
tena’um (A.) [ تنعم ] bolluk içinde yaşama.
tenâfür (A.) [ 1 [ تنافر .birbirinden nefret etme. 2.kulağa hoş gelmeyen sözcükleri
sık sık kullanma.
tenahnuh (A.) [ تنحنح ] boğazını temizleme.
tenâkus (A.) [ تناقص ] eksilme, azalma.
tenâkus etmek eksilmek, azalmak.
tenâkuz (A.) [ تناقض ] çelişki.
tenâkür (A.) [ تناکر ] antipati.
tenâsân (F.) [ تن آسان ] canının kıymetini bilen, rahatına düşkün.
tenâsur (A.) [ تناصر ] yardımlaşma.
tenâsüb (A.) [ 1 [ تناسب .uygunluk. 2.orantı.
tenâsüh (A.) [ تناسخ ] ruhun bedenler arası göçü.
tenâsül (A.) [ تناسل ] üreme, üreyiş.
tenâsülî (A.) [ تناسلی ] üreyiş ile ilgili.
tenâvüb (A.) [ تناوب ] dönüşüm.
tenâzur (A.) [ تناظر ] bakışma, bıkışım, simetri.
tenâzurî (A.) [ تناظری ] bakışık, simetrik.
tenbân (F.) [ تنبان ] don.
tenbel (F.) [ تنبل ] tembel.
tenbîh (A.) [ 1 [ تنبيه .uyandırma. 2.uyarı, tembih.
tenbîh edilmek 1.uyandırılmak. 2.uyarılmak, tembihlenmek.
tenbîh etmek uyarmak, tembihlemek.
tenbîhât (A.) [ تنبيهات ] uyarılar, tembihler.
tendürüst (F.) [ تن درست ] sağlıklı, sağlam yapılı.
tene (F.) [ تنه ] gövde.
tenebbüh (A.) [ 1 [ تنبه .uyanma. 2.uyarım.
tenebbüt (A.) [ تنبت ] bitme, yeşerme.
tenebbüt etmek bitmek, yeşermek.
teneffür (A.) [ تنفر ] nefret etme, iğrenme.
teneffür etmek nefret etmek, iğrenmek.
teneffüs (A.) [ 1 [ تنفس .soluk alma.
teneffüs edilmek soluk alınmak.
teneffüs etmek soluk almak.
tenemmüv etmek serpilmek, gelişip büyümek.
tenevvü' (A.) [ تنوع ] çeşitlilik.
tenevvür (A.) [ تنور ] aydınlanma.
tenevvür etmek aydınlanmak.
tenezzüh (A.) [ تنزه ] gezinti.
tenezzüh etmek gezinti yapmak, gezinmek.
tenezzül (A.) [ 1 [ تنزل .alçalma. 2.alçakgönüllülük.
tenezzülen (A.) [ تنزلا ] alçakgönüllülükle.
teng (F.) [ تنگ ] dar.
tengdest (F.) [ تنگ دست ] elidarda, yoksul.
tenhâ (F.) [ 1 [ تنها .tek başına, yalnız. 2.boş yer, yssız yer.
tenkîd (A.) [ تنقيد ] eleştiri.
tenkîd edilmek eleştirilmek.
tenkîd etmek eleştirmek.
tenkîdât (A.) [ تنقيدات ] eleştiriler.
tenkîh (A.) [ تنقيح ] nikahlama.
tenkîl (A.) [ 1 [ تنکيل .uzaklaştırma. 2.ortadan kaldırma. 3.cezalandırma.
tenkîs (A.) [ تنقيص ] azaltma, eksiltme.
tenkîsât (A.) [ تنقيصات ] azaltmalar, eksiltmeler.
tenmiye (A.) [ تنميه ] geliştirme, artırma, nemalandırma.
tenmiye etmek geliştirmek, artırmak.
tennûr (A.) [ 1 [ تنور .tandır. 2.fırın.
tennûre (A.) [ تنوره ] mevlevî dervişlerinin sema giysisi.
tenperver (F.) [ تن پرور ] rahatına düşkün.
tensîb (A.) [ تنسيب ] uygun görme.
tensîb edilmek uygun görülmek.
tensîb etmek uygun görmek.
tensîk (A.) [ تنسيق ] düzenleme, tertip etme.
tenşît (A.) [ تنشيط ] neşelendirme.
tenûmend (F.) [ تنومند ] iriyarı, çamyarması.
tenvîm (A.) [ تنویم ] uyutma.
tenvîr (A.) [ 1 [ تنویر .aydınlatma, ışıklandırma. 2.düşünce yoluyla aydınlatma.
tenvîr etmek aydınlatmak.
tenzîh (A.) [ تنزیه ] arındırma, uzak tutma, kusur kondurmama.
tenzîh etmek uzak tutmak, kusur kondurmamak.
tenzîl (A.) [ 1 [ تنزیل .indirme. 2.indirim.
tenzîlât (A.) [ تنزیلات ] indirim.
tenzîlât yapmak fiyat düşürmek, indirim yapmak.
ter (F.) [ 1 [ تر .taze.. 2.ıslak.
ter’îb (A.) [ ترعيب ] korkutma.
terâfuk (A.) [ ترافق ] yardımlaşma.
terâfuk etmek birbirine yardım etmek.
terahhum (A.) [ ترحم ] acıma, merhamet etme.
terahhum etmek acımak, merhamet etmek.
terahhum kılmak acımak, merhamet etmek.
terakkî (A.) [ ترقی ] ilerleme, gelişme.
terakkîperver (A.-F.) [ ترقی پرور ] ilerleme yanlısı.
terakkiyât (A.) [ ترقيات ] ilerlemeler.
terâküm (A.) [ تراکم ] birikim, birikme, yığılma.
terâküm etmek birikmek, yığılmak.
terâküm ettirmek biriktirmek.
terâne (F.) [ 1 [ ترانه .İran edebiyatına özgü rubai şekli. 2.makam, ahenk. 3.şarkı.
terâzû (F.) [ ترازو ] terazi.
terbî’ (A.) [ 1 [ تربيع .dörtleme. 2.dördün.
terbiye (A.) [ 1 [ تربيه .yetiştirme. 2.eğitim. 3.cezalandırma.
terbiyevî (A.) [ تربيوی ] eğitimsel.
terceme (A.) [ ترجمه ] çeviri.
tercî’ (A.) [ ترجيع ] geri çevirme.
tercîh (A.) [ ترجيح ] yeğleme.
tercüman (A.) [ 1 [ ترجمان .çevirmen. 2.duyguları, görüşleri dile getiren.
terdâmen (F.) [ تردامن ] iffetsiz. 2.namussuz.
terdîd (A.) [ تردید ] geri çevirme.
terdîf (A.) [ 1 [ تردیف .ekleme, iliştirme. 2.terkiye alma.
terdîf eylemek eklemek.
tereddî etmek soysuzlaşmak.
tereddüd (A.) [ 1 [ تردد .gidip gelme.2.ikirciklenme.
tereddüd etmek ikirciklenmek.
tereke (A.) [ ترکه ] ölenin geride bıraktıkları.
terekküb (A.) [ 1 [ ترکب .oluşum. 2.bileşim.
terekküb etmek oluşmak.
terekkübât (A.) [ ترکبات ] oluşumlar.
terennüm (A.) [ 1 [ ترنم . şarkı söyleme, şakıma. 2.dile getirme.
terennüm etmek 1.şarkı söylemek, şakımak. 2.dile getirmek.
teressüb (A.) [ ترسب ] tortulanma.
teressüb etmek tortulanmak.
tereşşüh (A.) [ ترشح ] sızıntı.
terettüb (A.) [ 1 [ ترتب .gerekme. 2.üzerine görev düşmek.
terettüb etmek 1.gerekmek. 2.üzerine görev düşmek.
terfî’ (A.) [ 1 [ ترفيع .yükseltme. 2.rütbesini yükseltme. 3.bir üst sınıfa geçme.
terfî’ etmek 1.yükselmek. 2.rütbesi yükselmek. 3.bir üst sınıfa geçme.
terfîk (A.) [ 1 [ ترفيق .ayak uydurma. 2.arkadaş etme.
terfîk etmek ayak uydurmak.
tergîb (A.) [ ترغيب ] rağbet ettirme, istek uyandırma.
tergîb etmek rağbet ettirmek, istek uyandırmak.
terhîb etmek gözünü korkutmak.
terhîn (A.) [ ترهين ] rehin bırakma.
terhis (A.) [ 1 [ ترخيص .izin verme. 2.askerlik süresi dolanı serbest bırakma.
terk (A.) [ 1 [ ترک .bırakma. 2.vazgeçme. 3.ayrılma.
terk edilmek 1.bırakılmak. 2.vazgeçilmek.
terk etmek 1.bırakmak. 2.vazgeçmek. 4.ayrılmak.
terk olunmak 1.bırakılmak. 2.vazgeçilmek.
terkeş (F.) [ ترکش ] okluk, sadak.
terkîb (A.) [ ترکيب ] birleştirme, terkip.
terkuve (A.) [ ترقوه ] köprücük kemiği.
termîm (A.) [ ترميم ] onarma, onarım.
termîm edilmek onarılmak.
termîm etmek onarmak.
termîmât (A.) [ تریمات ] onarımlar.
ters (F.) [ ترس ] korku.
tersâ (F.) [ ترسا ] Hıristiyan.
tersân (F.) [ ترسان ] korku ile, korkarak.
tersâyân (F.) [ ترسایان ] Hıristiyanlar.
tersengîz (F.) [ ترس انگيز ] korkunç, korku salan.
tersî’ (A.) [ ترصيع ] mücevher işleme, mücevher kakma.
tersîb (A.) [ ترسيب ] tortulandırma.
tersîm (A.) [ ترسيم ] resmetme, resimleme.
tersîm edilmek resimlenmek, resmedilmek.
tersîm etmek resimlemek, resmetmek.
tersnâk (F.) [ ترسناک ] korkunç.
tertîb (A.) [ 1 [ ترتيب .dizme. 2.düzen. 3.hazırlama, düzenleme.
tertîb edilmek hazırlanmak, düzenlenmek.
tertîb etmek hazırlamak, düzenlemek.
tertîbât (A.) [ ترتيبات ] düzenlemeler, düzenler.
terütâze (F.) [ تروتازه ] taptaze, çok körpe.
tervîc (A.) [ 1 [ ترویج .yaygınlaştırma, rayiç kılma. 2.değerini artırma.
terzebân (F.) [ ترزبان ] hazırcevap.
terzîk (A.) [ ترزیق ] rızıklandırma.
terzîl (A.) [ ترذیل ] rezil etme.
terzîl edilmek rezil edilmek.
terzîl etmek rezil etmek.
tes’îd (A.) [ تسعيد ] kutlama.
tes’îd edilmek kutlanmak.
tes’îd etmek kutlamak.
tesâdüf (A.) [ 1 [ تصادف .rastlama. 2.rastlantı.
tesâdüf edilmek rastlanmak.
tesâdüf etmek rastlamak.
tesâdüfen (A.) [ تصادفا ] rastlantı eseri, rastgele.
tesâdüfî (A.) [ تصادفی ] rastlantı eseri, rastgele.
tesâdüm (A.) [ تصادم ] çarpışma, tokuşma.
tesâdüm etmek çarpışmak, tokuşmak.
tesâhub (A.) [ 1 [ تصاحب .sahip çıkma. 2.arkadaşlık etme.
tesâmüh (A.) [ تسامح ] hoşgörü.
tesâmühkâr (A.-F.) [ تسامحکار ] hoşgörülü.
tesâmühkârlık (A.-F.-T.) hoşgörü.
tesâmühperver (A.-F.) [ تشامح پرور ] hoşgörülü.
tesânîf (A.) [ تصانيف ] kitaplar.
tesânüd (A.) [ تساند ] dayanışma.
tesâud (A.) [ تصاعد ] göklere yükselme, ağma.
tesâvî (A.) [ تساوی ] eşitlik.
tesâvîr (A.) [ تصاویر ] resimler, tasvirler.
tesbîh (A.) [ تسبيح ] tespih.
tesbît (A.) [ 1 [ تثبيت .sağlamlaştırma, tutturma. 2.kanıtlama.
tesbît edilmek 1.tutturulmak. 2.kanıtlamak. 3.belirlenmek.
tesbît etmek 1.tutturmak. 2.kanıtlamak. 3.belirlemek.
tescîl (A.) [ تسجيل ] kayıt defterine geçirme, sicile kaydetme.
tescîl edilmek sicile kaydedilmek.
tescîl etmek sicile kaydetmek.
tesdîs (A.) [ تسدیس ] altılama.
tesellî (A.) [ تسلی ] avutma.
tesellî vermek avutmak.
tesellîkâr (A.-F.) [ تسلی کار ] avutan, teselli veren.
tesellüm (A.) [ تسلم ] teslim alma.
tesellüm etmek teslim almak.
teselsül (A.) [ تسلسل ] zincirleme.
tesettür (A.) [ تستر ] örtünme.
teseyyüb (A.) [ تثيب ] dul kalma.
teshîl (A.) [ تسهيل ] kolaylaştırma.
teshîl etmek kolaylaştırmak.
teshîlât (A.) [ تسهيلات ] kolaylıklar.
teshîr (A.) [ تسخير ] ele geçirme.
teshîr (A.) [ تسحير ] büyüleme.
teskîn (A.) [ تسکين ] yatıştırma, sakinleştirme.
teskîn etmek yatıştırmak, sakinleştirmek.
teskîn olmak yatışmak, sakinleşmek.
teslîh (A.) [ 1 [ تسليح .silahlandırma. 2.silahlandırılma.
teslîh edilmek silahlandırılmak.
teslîh etmek silahlandırmak.
teslîm (A.) [ 1 [ تسليم .sahibine verme. 2.hakkını verme, doğrulama.
teslîs (A.) [ تثليث ] üçleme.
tesmîm (A.) [ 1 [ تسميم .zehirleme. 2.zehirlenme.
tesmîm edilmek zehirlenmek.
tesmîm etmek zehirlemek.
tesmiye (A.) [ تسميه ] adlandırma.
tesmiye edilmek adlandırılmak, denilmek.
tesmiye etmek adlandırmak, demek.
tesmiye olunmak adlandırılmak, denilmek.
tesrî’ (A.) [ تسریع ] hızlandırma.
tesrî’ edilmek hızlandırılmak.
tesrî’ etmek hızlandırmak.
tesvîd (A.) [ 1 [ تسوید .karartma. 2.müsvedde yazma.
tesviye (A.) [ 1 [ تسویه .eşitleme. 2.düzleme. 3.sonuçlandırma. 4.hesap kapatma.
tesviye edilmek 1.eşitlenmek. 2.düzlenmek. 3.sonuçlandırılmak. 4.hesap
katılmak.
tesviye etmek 1.eşitlemek. 2.düzlemek. 3.sonuçlandırmak. 4.hesap kapatmak.
teşa’şu’ (A.) [ تشعشع ] ışıma.
teşa’ub (A.) [ تشعب ] şubelenme, dallanma.
teşâbüh (A.) [ تشابه ] benzeşme.
teşbîh (A.) [ تشبيه ] benzetme.
teşbîh edilmek benzetilmek.
teşbîh etmek benzetmek.
teşcî’ (A.) [ تشجيع ] yüreklendirme.
teşcî’ edilmek yüreklendirilmek.
teşcî’ etmek yüreklendirmek.
teşcîr etmek ağaçlandırmak.
teşdîd (A.) [ تشدید ] şiddetlendirme, arttırma, çoğaltma.
teşdîd etmek şiddetlendirmek.
teşebbüs (A.) [ تشبث ] girişim.
teşebbüs etmek girişmek, girişimde bulunmak.
teşebbüsât (A.) [ تشبثات ] girişimler.
teşeccür etmek ağaçlaşmak.
teşekkül (A.) [ تشکل ] oluşma, oluşum.
teşekkül etmek oluşmak.
teşekkürât (A.) [ تشکرات ] teşekkürler.
teşennüc (A.) [ تشنج ] kasılma, spazm.
teşerrüf (A.) [ تشرف ] şereflenme.
teşerrüf etmek şereflenmek.
teşevvüş (A.) [ تشوش ] karışıklık.
teşeyyu’ (A.) [ تشيع ] şiîlik.
teşfiye (A.) [ تشفيه ] şifa verme.
teşhîr (A.) [ 1 [ تشهير .meşhur etme. 2.sergileme. 3.sergilenme.
teşhîr edilmek sergilenmek.
teşhîr etmek sergilemek.
teşhîs (A.) [ 1 [ تشخيص .ayırt etme. 2.kişilik kazandırma. 3.tanı.
teşhîs edilmek 1.ayırt edilmek. 2.tanı konulmak.
teşhîs etmek 1.ayırt etmek. 2.tanı koymak.
teşhîs olunmak. ayırt edilmek.
teşkîl (A.) [ 1 [ تشکيل .şekillendirme, oluşturma. 2.kurma.
teşkîl edilmek kurulmak.
teşkîl etmek oluşturmak.
teşne (F.) [ تشنه ] susuz,susamış.
teşnedil (F.) [ تشنه دل ] seven, arzulu, can atan.
teşrî’ (A.) [ تشریع ] yasa koyma.
teşrîf (A.) [ 1 [ تشریف .şereflendirme. 2.gelme.
teşrîfât (A.) [ تشریفات ] protokol.
teşrîfatçı (A.-T.) protokol görevlisi.
teşrîh (A.) [ 1 [ تشریح .açma. 2.açılama, şerh etme. 3.otopsi. 4.anatomi.
teşrîh etmek açılamak, açıklamalı olarak söylemek veya yazmak.
teşrîhhâne (A.-F.) [ تشریح خانه ] otopsi odası.
teşrîk (A.) [ تشریک ] ortak etme.
teşrîn-i evvel (A.-F.) [ تشرین اول ] Ekim.
teşrîn-i sânî (A.-F.) [ تشرین ثانی ] Kasım.
teşvîk (A.) [ تشویق ] şevklendirme.
teşvîk edilmek şevklendirilmek.
teşvîk etmek şevklendirmek.
teşvîkât (A.) [ تشویقات ] teşvikler.
teşyî’ (A.) [ تشييع ] uğurlama.
teşyî’ edilmek uğurlanmak.
teşyî’ etmek uğurlamak.
tetâbuk (A.) [ تطابق ] uyma, uygun düşme.
tetâbuk etmek uymak, uygun düşmek.
tetebbu’ (A.) [ تتبع ] derinlemesine araştırma, inceleme.
tetebbu’ etmek incelemek.
tetebu’ât (A.) [ تتبعات ] incelemeler.
tetimme (A.) [ تتمه ] tamamlayıcı ek.
tevâfuk (A.) [ توافق ] uygun gelme.
tevaggul (A.) [ توغل ] sürekli uğraşı.
tevahhuş (A.) [ توحش ] korku, korkma.
tevakki (A.) [ توقی ] sakınma, korunma, çekinme.
tevakku’ (A.) [ توقع ] beklenti.
tevakkuf (A.) [ توقف ] durma.
tevakkuf etmek durmak.
tevâlî (A.) [ توالی ] kesintisiz sürme, birbirini izleme.
tevâlî etmek kesintisiz sürmek, birbirini izlemek.
tevânâ (F.) [ توانا ] güçlü.
tevârîh (A.) [ تواریخ ] tarihler.
tevârüs (A.) [ توارث ] miras alma.
tevârüs etmek miras almak.
tevâtur (A.) [ تواتر ] yaygın söylenti.
tevâzu (A.) [ تواضع ] alçakgönüllülük.
tevâzün (A.) [ توازن ] denklik.
tevbe (A.) [ توبه ] tövbe.
tevbîh (A.) [ توبيخ ] azarlama, azar.
tevbîh olunmak azarlanmak.
tevcîh (A.) [ 1 [ توجيه .yöneltme, yönlendirme. 2.yorumlama. 3.rütbe verme.
tevdî’ (A.) [ تودیع ] bırakma, görev verme.
tevdî’ etmek bırakmak.
teveccüh (A.) [ 1 [ توجه .yönelme, dönme. 2.ilgi gösterme.
teveccüh etmek 1.yönelmek, dönmek. 2.ilgi göstermek. 3.düşmek.
tevellüd (A.) [ 1 [ تولد .doğma. 2.doğum. 3.doğum tarihi.
tevellüd etmek doğmak.
teverrüm (A.) [ 1 [ تورم .şişme. 2.verem olma.
teverrüm etmek şişmek.
tevessü (A.) [ توسع ] genişleme.
tevessü etmek genişlemek.
tevessül (A.) [ 1 [ توسل .el atma, girişme. 3.inanma. 3.sarılma.
tevessül etmek 1.el atmak. 2.sarılmak.
tevezzü’ (A.) [ توزع ] dağılım.
tevfîkan (A.) [ توفيقا ] -e göre, uyarak, bakılarak.
tevhîd (A.) [ توحيد ] birleştirme.
tevhîd edilmek birleştirilmek.
tevhîd etmek birleştirmek.
tevhit etmek bk. tevhîd etmek.
tevkîf (A.) [ 1 [ توقيف .durdurma. 2.kapatma. 3.tutuklama.
tevkîf edilmek 1.durdurulmak. 2.kapatılmak. 3.tutuklanmak.
tevkîf etmek 1.durdurmak. 2.kapatmak. 3.tutuklamak.
tevkîl etmek vekil bırakmak.
tevlîd (A.) [ 1 [ توليد .doğurtma, üretme. 2.meydana getirme.
tevlîd etmek 1.üretmek. 2.meydana getirmek.
tevsî etmek genişletmek.
tevsî’ (A.) [ 1 [ توسيع .genişletme. 2.genişletilme.
tevsî’ edilmek genişletilmek.
tevsîk (A.) [ 1 [ توثيق .belgeleme. 2sağlamlaştırma.
tevsîk edilmek belgelendirilmek.
tevsîk etmek belgelendirmek.
tevşîh (A.) [ 1 [ توشيح .süsleme. 2.çifte kafiye kullanma.
tevvâb (A.) [ 1 [ تواب .çok tövbe eden. 2.tövbe kabul eden Tanrı.
tevzî’ (A.) [ توزیع ] dağıtım, dağıtma.
tevzî’ edilmek dağıtılmak.
tevzî’ etmek dağıtmak.
teyakkuz (A.) [ تيقظ ] uyanıklık.
teyemmün (A.) [ تيمم ] uğur sayma.
tezâd (A.) [ تضاد ] zıtlık, çelişki.
tezâhür (A.) [ تظاهر ] ortaya çıkma, belirme.
tezâhür etmek ortaya çıkmak, belirmek.
tezâhürât (A.) [ 1 [ تظاهرات .ortaya çıkışlar, oluşlar. 2.destekler.
tezâyüd (A.) [ تزاید ] artma, çoğalma.
tezâyüd etmek artmak, çoğalmak.
tezekkür (A.) [ تذکر ] ele alınma.
tezelzül (A.) [ تزلزل ] sarsılma, sarsıntı.
tezerv (F.) [ تذرو ] sülün.
tezevvüc (A.) [ تزوج ] evllilik, evlenme.
tezhîb (A.) [ 1 [ تذهيب .süsleme. 2.yaldızlama. 3.altın sürme.
tezkâr (A.) [ تذکار ] anma hatırlama.
tezkâr eylemek hatırlatmak.
tezkîr (A.) [ تذکير ] hatırlatma.
tezkîr edilmek hatırlatılmak, dile getirilmek.
tezkîr etmek hatırlatmak, dile getirmek.
tezlîl (A.) [ تذليل ] aşağılama, zelil etme.
tezvîc (A.) [ تزویج ] evlendirme.
tezvîc etmek evlendirmek.
tezvîr (A.) [ تزویر ] arabozuculuk.
tezyîd (A.) [ تزیيد ] arttırma.
tezyîd etmek arttırmak.
tezyîd olunmak arttırılmak.
tezyîn (A.) [ 1 [ تزیين .süsleme. 2.süslenme.
tezyîn edilmek süslenmek, bezenmek.
tezyînat (A.) [ تزیينات ] süslemeler, süsler.
tıbb (A.) [ طب ] tıp.
tıbbî (A.) [ طبی ] tıp ile ilgili.
tıbbiye (A.) [ طبيه ] tıp fakültesi, tıp okulu.
tıfl (A.) [ طفل ] küçük çocuk.
tıflâne (A.-F.) [ طفلانه ] çocukça, çocuksu.
tılâ (A.) [ طلاع ] yaldız.
tınab (A.) [ طناب ] sicim, çadır ipi.
tıraş (F.) [ تراش ] tıraş.
tıynet (A.) [ طينت ] mizaç.
tıynetsiz (A.-T.) kötü mayalı, karaktersiz.
tîb (A.) [ طيب ] güzel koku.
ticârethâne (A.-F.) [ تجارت خانه ] ticaret yapılan işyeri.
tîğ (F.) [ تيغ ] kılıç.
tilâvet (A.) [ تلاوت ] güzel Kur’ân okuma.
tilâvet etmek usûlüne göre Kur’ân okumak.
tilmîz (A.) [ تلميذ ] öğrenci.
tîmâr (F.) [ 1 [ تيمار .bakım. 2.tımar.
tîmârhâne (F.) [ تيمارخانه ] akıl hastanesi.
timsâh (A.) [ تمساح ] timsah.
timsâl (A.) [ 1 [ تمثال .resim. 2.sembol.
timsâlî (A.) [ تمثالی ] sembolik.
tîr (F.) [ 1 [ تير .ok. 2.sevgilinin kirpiği.
tîrâje (F.) [ تيراژه ] gökkuşağı.
tîrdân (F.) [ تيردان ] okluk, sadak.
tîre (F.) [ 1 [ تيره .karanlık. 2.bulanık. 3.koyu.
tîrendâz (F.) [ تيرانداز ] okçu.
tîrkeş (F.) [ تيرکش ] okluk, sadak.
tiryâk (A.) [ 1 [ تریاک .panzehir. 2.afyon.
tiryâkî (A.) [ 1 [ تریاکی .esrarkeş. 2.sigara tutkunu.
tis’a (A.) [ تسعه ] dokuz.
tis’în (A.) [ تسعين ] doksan.
tîşe (F.) [ 1 [ تيشه .keser. 2.balta.
tîz (F.) [ 1 [ تيز .keskin. 2.sivri. 3.çabuk tez.
tîzâb (F.) [ تيزاب ] kezzap.
töhmet (A.) [ تهمت ] suç.
tu’me (A.) [ 1 [ طعمه .yem. 2.yiyecek. 2.tat.
tûde (F.) [ توده ] yığın.
tufeylât (A.) [ طفيلات ] parazitler.
tufeylî (A.) [ طفيلی ] parazit.
tufeyliyet (A.) [ طفيليت ] parazitlik.
tuffah (A.) [ تفاح ] elma.
tufû (F.) [ 1 [ تفو .tükrük. 2.tüh!
tufûliyyet (A.) [ طفوليت ] çocukluk.
tuğrâkeş (T.-F.) [ طغراکش ] tuğracı.
tuğyân (A.) [ 1 [ طغيان .taşkınlık, azgınlık. 2.taşkın.
tuhaf (A.) [ 1 [ تحف .ilginç. 2.hediyeler. 3.gülünç.
tuhfe (A.) [ تحفه ] hediye.
tuhm (F.) [ تخم ] tohum.
tûl (A.) [ 1 [ طول .uzunluk. 2.boylam.
tûlânî (A.) [ طولانی ] uzunluğuna.
tullâb (A.) [ طلاب ] öğrenciler.
tulû (A.) [ طلوع ] doğuş.
tulûât (A.) [ طلوعات ] doğaçlamalar.
tûranî (T.-F.) [ تورانی ] Turanlı.
tûraniyülasl (T.-A.) [ تورانی الاصل ] Tûran asıllı.
turfa (A.) [ طرفه ] yepyeni, görülmemiş şey.
turre (A.) [ طره ] saç lülesi.
turş (F.) [ ترش ] ekşi.
turuk (A.) [ طرق ] yollar.
turuncî (F.) [ ترنجی ] turuncu.
tûsen (F.) [ توسن ] serkeş at.
tûşe (F.) [ توشه ] azık.
tût (F.) [ توت ] dut.
tûtî (F.) [ طوطی ] papağan, dudu kuşu.
tuyûf (A.) [ طيوف ] tayflar.
tuyûr (A.) [ طيور ] kuşlar.
tüccâr (A.) [ تجار ] tacirler.
tükme (F.) [ تکمه ] düğme.
tünbek (F.) [ تنبک ] dümbelek.
tünd (F.) [ 1 [ تند .hızlı. 2.keskin. 3.acı. 3.şiddetli.
tündbâd (F.) [ تندباد ] kasırga.
tündmizâc (F.-A.) [ تندمزاج ] asabî mizaçlı.
türâb (A.) [ تراب ] toprak.
türb (F.) [ ترب ] turp.
türbet (F.) [ تربت ] türbe.
türk 1.Türk. 2.güzel.
türkân (T.-F.) [ 1 [ ترکان .Türkler. 2.güzeller.
türkiyât (T.-A.) [ ترکيات ] Türklük araştırmaları, türkoloji.
türktâz (T.-F.) [ 1 [ ترکتاز .koşturma, koşma. 2.yağmalama.
türrehe (A.) [ ترهه ] zırva.
türşî (F.) [ 1 [ ترشی .ekşilik. 2.turşu.
türşrû (F.) [ ترش رو ] suratı sirke satan, ekşi suratlı.
tüvân (F.) [ توان ] güç.
tüvânâ (F.) [ توانا ] güçlü.
tüvânger (F.) [ توانگر ] zengin.