sâ’î (A.) [ ساعی ] çalışan, gayret eden.
sâ’î olmak çalışmak, gayret etmek.
sa’leb (A.) [ ثعلب ] tilki.
sa’y (A.) [ سعی ] çalışma, çaba gösterme.
saâdet (A.) [ سعادت ] mutluluk.
saâdetbahş (A.-F.) [ سعادت بخش ] mutluluk veren.
saâdetmend (A.-F.) [ سعادتمند ] mutlu, bahtiyar.
sabâ (A.) [ 1 [ صبا .meltem, gündoğusunden esen yel. 2.sabâ makamı.
sabâvet (A.) [ صباوت ] çocukluk.
sâbık (A.) [ 1 [ سابق .eski. 2.bir önceki.
sâbıka (A.) [ 1 [ سابقه .geçmişte kalan suç. 2.bir insanın geçmişteki hali.
sâbıküzzikr (A.) [ سابق الذکر ] anılan, zikredilen.
sabır (A.) [ صبر ] dayanma, kendini tutma.
sabî (A.) [ 1 [ صبی .bebek. 2.küçük çocuk.
sâbi’ (A.) [ سابع ] yedinci.
sâbi’an (A.) [ سابعا ] yedincisi, yedinci olarak.
sâbi’î (A.) [ صابئی ] yıldıza tapan.
sâbir (A.) [ صابر ] sabırlı.
sâbit (A.) [ 1 [ ثابت .kanıtlanmış. 2.yerinde duran.
sabr (A.) [ صبر ] sabır.
sabûh (A.) [ صبوح ] sabah içilen şarap.
sabun (A.) [ صابون ] sabun.
sabûr (A.) [ صبور ] çok sabırlı.
sâcid (A.) [ ساجد ] secde eden.
sad (F.) [ صد ] yüz.
sadâ (A.) [ صدا ] ses.
sadâkat (A.) [ صداقت ] bağlılık.
sadâret (A.) [ صدارت ] sadrazamlık.
sadâretpenah (A.-F.) [ صدارت پناه ] sadrazam.
sâdât (A.) [ سادات ] seyyitler.
sâde (F.) [ 1 [ ساده .basit. 2.yalın. 3.süssüz. 4.sadece.
saded (A.) [ صدد ] konu, asıl mesele.
sâdedil (F.) [ 1 [ ساده دل .saf, temiz yürekli. 2.ebleh, bön.
sâdedilâne (F.) [ ساده دلانه ] safça.
sadef (A.) [ صدف ] sedef.
sâdelevh (F.-A.) [ ساده لوح ] saf, temiz yürekli.
sademat (A.) [ 1 [ صدمات .sadmeler, çarpmalar, darbeler. 2.musibetler.
sâdık (A.) [ 1 [ صادق .yürekten bağlı olan. 2.doğru.
sâdıkülkavl (A.) [ صادق القول ] doğru sözlü.
sâdır (A.) [ صادر ] çıkan.
sâdır olmak 1.çıkmak, meydana gelmek. 2.imzadan çıkmak.
sâdire (A.) [ صادره ] çıkan.
sâdis (A.) [ سادس ] altıncı.
sâdisen (A.) [ سادسا ] altıncısı, altıncı olarak.
sadme (A.) [ 1 [ صدمه .çarpma, vurma, tokuşma. 2.musibet.
sadpâre (F.) [ صدپاره ] yüz parça.
sadr (A.) [ 1 [ صدر .göğüs. 2.baş. 3.başköşe. 4.sadrazam.
sadra şifa vermek işe yaramak, rahatlatmak.
sadr-ı a’zam [ صدر اعظم ] sadrazam.
sadr-ı esbak [ صدر اسبق ] eski sadrazam.
sadsâl (F.) [ صدسال ] yüzyıl.
sâf (A.) [ 1 [ صاف .temiz, arı, halis. 2.açık.
saf (A.) [ صف ] sıra.
safâ (A.) [ 1 [ صفا .saflık. 2.gönül rahatlığı, gönlün şen olması.
safâ eylemek şenlenmek.
safâbahş (A.-F.) [ صفابخش ] gönüle rahatlık veren.
safahât (A.) [ صفحات ] aşamalar.
safbeste (A.-F.) [ صف بسته ] sıralanmış, sıra olmuş.
safder (A.-F.) [ صفدر ] düşman saflarını yaran, savaşçı.
safderûn (A.-F.) [ 1 [ صاف درون .saf, yüreği temiz. 2.ebleh, bön.
safderûnâne (A.-F.) [ صاف درونانه ] safça.
safdil (A.-F.) [ 1 [ صاف دل .yüreği temiz. 2.saf.
safdilâne (A.-F.) [ 1 [ صاف دلانه .yürek temizliği ile. 2.safça.
safdillik (A.-F.-T.) 1.yürek temizliği. 2.saflık.
saff (A.) [ صف ] sıra, dizi, saf.
safha (A.) [ 1 [ صفحه .aşama. 2.düz olan yüz. 3.sayfa.
sâfî (A.) [ صافی ] temiz, arı, halis.
sâfil (A.) [ سافل ] aşağı, aşağıda.
safîr (A.) [ صفير ] ıslık.
safra (A.) [ 1 [ صفره .öd. 2.sarı.
safsâf (A.) [ صفصاف ] söğüt.
safsata (A.) [ سفسطه ] doğru olmadığı halde doğru gibi gösterilen düşünce veya
söz.
safşikâf (A.-F.) [ صف شکاف ] düşman saflarını yaran savaşçı.
safşiken (A.-F.) [ صاف شکن ] düşman saflarını yaran savaşçı.
safvet (A.) [ صفوت ] saflık, temizlik, arılık.
sâgar (A.) [ ساغر ] kadeh, içki kadehi.
sagîr (A.) [ 1 [ صغير .küçük. 2.küçük çocuk.
sağr (A.) [ ثغر ] sınır, hudut.
sahâ (A.) [ ساخه ] cömertlik, eliaçıklık.
sâha (A.) [ ساحه ] alan.
sahâbe (A.) [ صحابه ] Hz. Muhammed’in sohbetlerine katılan müslüman.
sahâbî (A.) [ صحابی ] Hz. Muhammed’in sohbetlerini katılan müslüman.
sahâif (A.) [ صحائف ] sayfalar.
sahâkâr bk. sehâkâr.
sahâra (A.) [ 1 [ صحاری .çöller. 2.kırlar.
sahâvet bk. sehâvet.
sahbâ (A.) [ صهبا ] şarap.
sahhaf (A.) [ صحاف ] kitapçı.
sahî (A.) [ سخی ] cömert, eliaçık.
sâhib (A.) [ صاحب ] sahip.
sâhibcemâl (A.-F.) [ صاحب جمال ] güzel yüzlü, güzel.
sâhibe (A.) [ صاحبه ] bayan sahip.
sâhibkemal (A.-F.) [ صاحب کمال ] olgun insan.
sâhibkerâmet (A.-F.) [ صاحب کرامت ] keramet sahibi.
sâhibkıran (A.-F.) [ صاحب قران ] muzaffer hükümdar.
sâhibnazar (A.-F.) [ صاحب نظر ] görüş sahibi, deneyimli.
sahife (A.) [ صحيفه ] sayfa.
sahih (A.) [ 1 [ صحيح .doğru. 2.gerçek.
sâhil (A.) [ ساحل ] kıyı.
sâhilhane (A.-F.) [ ساحل خانه ] yalı.
sâhir (A.) [ 1 [ ساحر .büyücü. 2.büyüleyici.
sahleb (A.) [ ثعلب ] sâlep.
sahn (A.) [ 1 [ صحن .avlu. 2.boşluk. 3.sahne. 4.üstü kubbeli alan.
sahr (A.) [ صخر ] kaya.
sahra (A.) [ 1 [ صحرا .çöl. 2.kır.
sahre (A.) [ صخره ] kaya.
saht (F.) [ 1 [ سخت .çok. 2.katı. 3.şiddetli. 4.güç.
sahte (F.) [ 1 [ ساخته .yapay, yapma. 2.düzmece. 3.kalp, sahte.
sahtekâr (F.) [ 1 [ ساخته کار .sahteci. 2.kalpazan.
sahtiyan (F.) [ سختيان ] işlenmiş cilalı deri.
sahûr (A.) [ ساحور ] sahur.
sâib (A.) [ صائب ] isabetli.
sâibî (A.) [ صائبی ] yıldıza tapan.
sâid (A.) [ ساعد ] kol, bilek ile dirsek arası.
sâik (A.) [ سائق ] sevk eden.
sâika (A.) [ سائقه ] yıldırım.
sâil (A.) [ 1 [ سائل .dilenci. 2.soran. 3.akan.
sâim (A.) [ صائم ] oruçlu.
sâir (A.) [ 1 [ سائر .diğer. 2.gezen.
sâirfilmenâm (A.) [ سائر فی المنام ] uyurgezer.
saiy (A.) [ سعی ] çalışma, çaba.
sâk (A.) [ 1 [ ساق .baldır. 2.sap.
sakâmet (A.) [ 1 [ سقامت .sakatlık. 2.yanlışlık.
sâkeyn (A.) [ ساقين ] ikizkenar.
sâkeyn-i şibh-i münharif [ ساقين شبه منحرف ] yamuk.
sakf (A.) [ 1 [ سقف .tavan. 2.çatı.
sâkıb (A.) [ 1 [ ثاقب .delici. 2.parlak yıldız.
sâkıt (A.) [ 1 [ ساقط .düşük, düşük cenin. 2.düşen.
sâkıt olmak düşmek.
sâkî (A.) [ 1 [ ساقی .içki sunan. 2.saka.
sakil (A.) [ 1 [ ثقيل .ağır. 2.hoş olmayan, yakışmayan.
sakim (A.) [ سقيم ] hastalıklı, sakat.
sâkin (A.) [ 1 [ ساکن .yerleşik. 2.kendi halinde.
sâkit (A.) [ ساکت ] suskun.
sakka (A.) [ سقا ] saka.
sâl (F.) [ سال ] yıl.
salâbet (A.) [ صلابت ] sağlamlık.
salâh (A.) [ 1 [ صلاح .düzgünlük, yolunda gitme. 2.barış. 3.dine bağlılık.
salâhiyet (A.) [ صلاحيت ] yetki..
salâhiyetdâr (A.-F.) [ صلاحيت دار ] yetkili.
salât (A.) [ صلات ] namaz.
sâldîde (F.) [ 1 [ سال دیده .yaşlı. 2.deneyimli.
salib (A.) [ صليب ] haç.
salîbî (A.) [ صليبی ] haçlı.
sâlifüzzikr (A.) [ سالف الذکر ] zikredilen, anılan.
sâlih (A.) [ صالح ] dinin kurallarına uyan.
sâlik (A.) [ سالک ] tarikat mensubu.
sâlim (A.) [ 1 [ سالم .sağ, esenlik içinde. 2.sağlam.
sâlimen (A.) [ سالما ] sağ salim.
sâlis (A.) [ ثالث ] üçüncü.
sâlisen (A.) [ ثالثا ] üçüncüsü, üçüncü olarak.
sâlnâme (F.) [ سالنامه ] yıllık.
sâlûs (F.) [ سالوس ] iki yüzlü.
sâmân (F.) [ 1 [ سامان .zenginlik. 2.huzur. 3.düzen.
sâmî (A.) [ سامی ] yüce.
sâmi’ (A.) [ سامع ] dinleyen.
sâmia (A.) [ سامعه ] işitme duyusu.
samîmâne (A.-F.) [ صميمانه ] içtenlikle.
samîmî (A.) [ صميمی ] içten.
samimiyet (A.) [ صميميت ] içtenlik.
sâmin (A.) [ ثامن ] sekezinci.
sâminen (A.) [ ثامنا ] sekizincisi, sekizinci olarak.
sanâyi (A.) [ صنایع ] sanatlar.
sanâyi -i nefîse [ صنایع نفيسه ] güzel sanatlar.
sandûk (A.) [ صندوق ] sandık.
sandukdar (A.-F.) [ صندوقدار ] veznedar.
sanem (A.) [ 1 [ صنم .put. 2.put kadar güzel.
sânevî (A.) [ ثانوی ] ikinci.
sânî (A.) [ ثانی ] ikinci.
sâni’ (A.) [ 1 [ صانع .yaratıcı, Tanrı. 2.yapan.
saniye (A.) [ ثانيه ] ikinci.
sâniyen (A.) [ ثانيا ] ikincisi, ikinci olarak.
sâr (A.) [ ثار ] öc.
sarâhat (A.) [ صراحت ] açıklık.
sarâhaten (A.) [ صراحة ] açıkça.
sârban (F.) [ ساربان ] kervancı.
sarf (A.) [ 1 [ صرف .harcama. 2.gramer.
sarf olunmak harcanmak.
sarfiyat (A.) [ 1 [ صرفيات .harcamalar. 2.salgılar.
sârî (A.) [ ساری ] bulaşıcı.
sarîh (A.) [ صریح ] açık, kuşku götürmeyen.
sarîhan (A.) [ صریحا ] açıkça.
sârik (A.) [ سارق ] hırsız.
sârim (A.) [ صارم ] keskin.
sarsar (A.) [ صرصر ] fırtına.
sath (A.) [ سطح ] yüzey, satıh.
sathî (A.) [ سطحی ] yüzeysel, üstünkörü.
satl (A.) [ سطل ] kova.
satvet (A.) [ سطوت ] güçlülük.
savâb (A.) [ 1 [ ثواب .doğru. 2.dürüstlük.
savb (A.) [ صوب ] yön.
savlet (A.) [ صولت ] akın, saldırı.
savm (A.) [ صوم ] oruç.
savmaa (A.) [ 1 [ صومعه .manastır. 2.mabet.
savt (A.) [ صوت ] ses.
sayd (A.) [ صيد ] av.
saydgâh (A.-F.) [ صيدگاه ] avlak.
sâye (F.) [ سایه ] gölge.
sâyeban (F.) [ 1 [ سایبان .gölgelik. 2.çadır.
sâyedar (F.) [ سایه دار ] gölgeli.
sayf (A.) [ صيف ] yaz.
sayfiye (A.) [ صيفيه ] yazlık.
sayha (A.) [ صيحه ] haykırış.
sâyis (A.) [ سایس ] seyis.
saykal (A.) [ صيقل ] cila.
saykalkâr (A.-F.) [ صيقلدار ] yaldızcı.
sayyad (A.) [ صياد ] avcı.
saz (F.) [ ساز ] enstrüman, saz.
se (F.) [ سه ] üç.
seb’ (A.) [ سبع ] yedi.
seb’in (A.) [ سبعين ] yetmiş.
seb’ûn (A.) [ سبعون ] yetmiş.
sebak (A.) [ سبق ] ders.
sebât (A.) [ ثبات ] yerinden kımıldamama, kararından vazgeçmeme.
sebâtkâr (A.-F.) [ ثباتکار ] sebat eden.
sebâyidü (F.) [ سه با دو ] üç ve iki.
sebbâbe (A.) [ سبابه ] işaret parmağı, şehadet parmağı.
sebeb (A.) [ سبب ] sebep, neden.
sebebiyet (A.) [ سببيت ] sebep olma.
sebebiyet vermek sebep olmak.
sebed (A.) [ سبد ] sepet.
sebîke (A.) [ سبيکه ] külçe.
sebil (A.) [ 1 [ سبيل .yol. 2.su dağıtım yeri, sebil.
sebk (A.) [ سبک ] üslup.
sebkat (A.) [ سبقت ] geçme.
seblâ (A.) [ سبلا ] uzun kirpikli göz.
sebt (A.) [ ثبت ] kayda geçirme.
sebt edilmek kayda geçirilmek.
sebt etmek kayda geçirmek.
sebû (F.) [ سبو ] testi.
sebük (F.) [ 1 [ سبک .hafif. 2.kıvrak, çevik. 3.çabuk.
sebükmağz (F.) [ سبک مز ] dangalak.
sebükmizac (F.-A.) [ سبک مزاج ] hoppa.
sebükpây (F.) [ سبک پای ] ayağına çabuk.
sebükser (F.) [ 1 [ سبک سر .dangalak. 2.aşağılık.
sebz (F.) [ سبز ] yeşil.
sebze (F.) [ 1 [ سبزه .çimenlik. 2.sebze.
sec’ (A.) [ سجع ] seci sanatı. Düzyazıda kafiyelendirme sanatı.
secâyâ (A.) [ سجایا ] karakterler.
secdegâh (A.-F.) [ سجده گاه ] secde edilen yer.
seciyevî (A.) [ سجيوی ] karakter ile ilgili.
seciyye (A.) [ سجيه ] karakter.
seciyyesiz (A.-T.) karaktersiz.
sedâ (A.) [ صدا ] ses.
sedânüvis (A.-F.) [ 1 [ صدا نویس .teyp. 2.gramofon.
sedâyâ (A.) [ ثدایا ] memeler.
sedd (A.) [ 1 [ سد .set. 2.baraj. 3.engel. 3.kapama, tıkama. 4.kapatılma.
sedd edilmek örtülmek, örülmek, kapatılmak.
seddâd (A.) [ 1 [ سداد .tıkaç. 2.tampon.
sedefî (A.) [ 1 [ صدفی .sedefli. 2.sedef ile ilgili. 3.sedef rengi.
sedy (A.) [ ثدی ] meme.
sefâhat (A.) [ سفاحت ] sefihlik, zevk ve eğlence düşkünlüğü.
sefâin (A.) [ سفائن ] gemiler.
sefâlet (A.) [ سفالت ] sefillik.
sefâret (A.) [ سفارت ] elçilik, büyükelçilik.
sefârethâne (A.-F.) [ سفارت خانه ] elçilik binası, elçilik.
sefer (A.) [ 1 [ سفر .yolculuk. 2.savaş. 3.kez.
seferber (A.-F.) [ 1 [ سفربر .savaşa gönderilmiş. 2.savaşa hazırlanmış.
seferberlik (A.-F.-T.) savaşa hazırlanma hali, savaş hali.
seferî (A.) [ 1 [ سفری .yolcu. 2.savaş ile ilgili.
seffâh (A.) [ 1 [ سفاح .kandökücü. 2.cömert.
seffâk (A.) [ سفاک ] kandökücü.
sefîd (F.) [ سفيد ] beyaz, ak.
sefih (A.) [ سفيه ] zevk ve eğlence düşkünü.
sefil (A.) [ 1 [ سفيل .aşağılık. 2.yoksul.
sefile (A.) [ 1 [ سفيله .aşağılık kadın. 2.yoksul kadın. 3.orospu.
sefîne (A.) [ 1 [ سفينه .gemi. 2.şiir mecmuası.
sefir (A.) [ سفير ] elçi.
sefirikebir (A.-F.) [ سفيرکبير ] büyükelçi.
seg (F.) [ سگ ] köpek.
segâbi (F.) [ سگ آبی ] kunduz.
sehâ (A.) [ سخا ] cömertlik, eliaçıklık.
sehâb (A.) [ سحاب ] bulut.
sehâbâlûd (A.-F.) [ سحاب آلود ] bulutlu.
sehâkâr (A.-F.) [ سخاکار ] cömert, eliaçık.
sehâkârlık (A.-F.-T.) cömertlik, eliaçıklık.
sehâvet (A.) [ سخاوت ] cömertlik, eliaçıklık.
sehergâh (A.-F.) [ سحرگاه ] seher vakti.
seherhîz (A.-F.) [ سحرخيز ] seher vakti kalkan.
sehhâr (A.) [ سحار ] büyüleyici.
sehî (F.) [ 1 [ سهی .fidan gibi. 3.düz, doğru.
sehîkad (F.-A.) [ سهی قد ] servi boylu, düzgün boylu.
sehîkâmet (F.-A.) [ سهی قامت ] servi boylu, düzgün boylu.
sehîm (A.) [ سهيم ] pay sahibi.
sehl (A.) [ سهل ] kolay.
sehm (A.) [ 1 [ سهم .pay. 2.ok.
sehm (F.) [ سهم ] korkunç.
sehmgîn (F.) [ سهمگين ] korkunç.
sehmnâk (F.) [ سهمناک ] korkunç.
sehv (A.) [ سهو ] yanılgı.
sehven (A.) [ سهوا ] yanlışlıkla.
sehviyyât (A.) [ 1 [ سهویات .yanlışlıklar. 2.yanılgılar.
sekene (A.) [ سکنه ] oturanlar, sâkinler.
sekiz zılı'lı (T.-A.) sekizgen, sekiz kenarlı.
sekr (A.) [ سکر ] sarhoşluk.
sekrâver (A.-F.) [ سکر آور ] sarhoşluk veren.
sekte (A.) [ 1 [ سکته .durma. 2.kesilme.
sekte vermek durgunluk vermek, sekteye uğratmak.
sektedâr etmek durdurmak, sekteye uğratmak.
selâmet (A.) [ سلامت ] esenlik.
selâs (A.) [ ثلاث ] üç.
selâse (A.) [ ثلاثه ] üç.
selâset (A.) [ سلاست ] akıcılık.
selâsil (A.) [ سلاسل ] zincirler.
selâsîn (A.) [ ثلثين ] otuz.
selâsûn (A.) [ ثلثون ] otuz.
selâtîn (A.) [ سلاطين ] sultanlar.
selb (A.) [ 1 [ سلب .kapma, kendine çekme. 2.inkâr etme.
selb etmek 1.kapmak, çekmek, almak. 2.inkâr etmek. 3.yok etmek.
selcûkî (A.) [ سلجوقی ] Selçuklu.
selef (A.) [ سلف ] öncekiler, önceki görevliler.
selh (A.) [ سلخ ] deri yüzme.
selhhâne (A.-F.) [ سلخ خانه ] kesim yeri, mezbaha, salhane.
selîka (A.) [ سليقه ] güzel konuşma ve yazma yeteneği.
selim (A.) [ سليم ] sağlam.
selîmülkalb (A.) [ سليم القلب ] temiz yürekli.
selîs (A.) [ سليس ] akıcı.
selle (A.) [ سله ] sele.
sellebâf (A.-F.) [ سله باف ] sepetçi.
sem (A.) [ سم ] zehir.
sem’ (A.) [ 1 [ سمع .işitme. 2.kulak.
semâ (A.) [ سما ] gökyüzü.
semâcet (A.) [ سماجت ] çirkinlik.
semâhâne (A.-F.) [ سماع خانه ] mevlevî dervişlerinin semâ ettikleri özel mekan.
semahat (A.) [ سماحت ] iyilikseverlik.
semân (A.) [ ثمان ] sekiz.
semânun (A.) [ ثمانون ] seksen.
semâvât (A.) [ سموات ] gökler.
semâvî (A.) [ 1 [ سماوی .gök ile ilgili. 2.tanrısal.
semdâr (A.-F.) [ سمدار ] zehirli.
semek (A.) [ سمک ] balık.
semen (A.) [ ثمن ] değer, kıymet.
semen (A.) [ سمن ] semizlik.
semen (F.) [ سمن ] yasemin.
semenber (F.) [ سمنبر ] yasemin göğüslü.
semend (F.) [ سمند ] güzel ve çevik at.
semer (A.) [ 1 [ ثمر .meyva. 2.ürün. 3.sonuç.
semerât (A.) [ 1 [ ثمرات .meyvalar. 2.ürünler. 3.sonuçlar.
semere (A.) [ 1 [ ثمره .meyva. 2.ürün. 3.sonuç.
semere vermek 1.meyva vermek. 2.sonuç vermek.
semeredâr (A.-F.) [ 1 [ ثمره دار .meyvalı. 2.ürün veren. 3.sonuç veren.
semî (A.) [ سميع ] çok iyi işiten.
semîn (A.) [ ثمين ] değerli.
semin (A.) [ سمين ] semirmiş, semiz.
semmûr (A.) [ سمور ] samur.
semra (A.) [ سمرا ] esmer.
semt (A.) [ 1 [ سمت .taraf. 2.yöre. 3.mahalle.
senâ (A.) [ ثنا ] övgü.
senâ etmek övmek.
senâgû (A.-F.) [ ثناگو ] öven.
senâhân (A.-F.) [ ثناخوان ] öven.
senâkâr (A.-F.) [ ثناکار ] öven.
senâya (A.) [ ثنایا ] ön dişler.
sencîde (F.) [ سنجيده ] tartılı.
sene (A.) [ سنه ] yıl.
sene -i hicriyye [ سنهء هجریه ] hicrî yıl.
sene -i kameriyye [ سنهء قمریه ] kamerî yıl.
sene -i mîlâdiyye [ سنه< ميلادیه ] miladî yıl.
sene -i şemsiyye [ سنهء شمسيه ] şemsî yıl.
senebesene (A.-F.) [ سنه بسنه ] yıldan yıla.
sened (A.) [ 1 [ سند .belge. 2.tapu.
senedât (A.) [ سندات ] belgeler.
senevât (A.) [ سنوات ] yıllar.
senevî (A.) [ سنوی ] yıllık.
seng (F.) [ سنگ ] taş.
sengdil (F.) [ سنگ دل ] taş yürekli, acımasız.
sengdilâne (F.) [ سنگ دلانه ] acımasızca.
sengîn (F.) [ 1 [ سنگين .ağır. 2.taştan.
senglâh (F.) [ سنگلاخ ] taşlık arazi.
sengtıraş (F.) [ سنگ تراش ] taş ustası.
seniyye (A.) [ سنيه ] ulu, yüce.
sepîd (F.) [ سپيد ] beyaz, ak.
sepîdedem (F.) [ سپيده دم ] tan ağartısı.
ser (F.) [ 1 [ سر .baş. 2.başkan. 3.uç.
serâ (A.) [ ثرا ] toprak.
serâ (F.) [ سرا ] saray.
serâb (A.) [ سراب ] serap.
serâğâz (F.) [ سرآغاز ] başlangıç.
serâir (A.) [ سرائر ] sırlar.
serâmed (F.) [ سرآمد ] ileri gelen, önde gelen.
serâmedân (F.) [ سر آمدان ] ileri gelenler, önde gelenler.
serâpâ (F.) [ سراپا ] baştan ayağa, bir baştan bir başa, tüm.
serâperde (F.) [ 1 [ ساراپرده .saray perdesi. 2.otağ.
serâser (F.) [ سراسر ] bir baştan bir başa.
serâsîme (F.) [ سراسيمه ] afallamış, sersemleşmiş.
serasker (F.-A.) [ 1 [ سرعسکر .başkomutan. 2.savunma bakanı, harbiye nazırı.
seraskerî (F.-A.) [ 1 [ سرعسکری .başkomutanlık. 2.savunma bakanlığı, harbiye
nazırlığı.
serây (F.) [ سرای ] saray.
serbeser (F.) [ سربسر ] bir baştan bir başa.
serbest (F.) [ 1 [ سربست .özgür. 2.kayıtsız.
serbestî (F.) [ سربستی ] serbestlik.
serbesücûd (F.-A.) [ سر بسجود ] alnı secdede.
serbülend (F.) [ سربلند ] başı yüce, yücebaşlı..
serçeşme (F.) [ 1 [ سرچشمه .kaynak. 2.pınarbaşı. 3.önder.
serd (A.) [ سرد ] düzgün dile getirme.
serd (F.) [ 1 [ سرد .soğuk. 2.sert, haşin.
serd etmek dile getirmek.
serdâr (F.) [ 1 [ سردار .önder. 2.komutan, başkomutan.
serden geçmek başından vazgeçmek, ölümü göze almak.
serefrâz (F.) [ 1 [ سرافراز .başı yüce. 2.başta gelen.
serencâm (F.) [ 1 [ سرانجام .son. 2.başa gelen olay.
seretân (A.) [ سرطان ] yengeç.
serfirâz (F.) [ سرفراز ] başı yüce.
serfürû (F.) [ سرفرو ] başı önde, başı eğik, itaat eden.
serfürû etmek 1.itaat etmek. 2.başını eğmek. 3.düşünceye dalmak.
sergerdân (F.) [ 1 [ سرگردان .avare, aylak. 2.şaşkın.
sergüzeşt (F.) [ سرگذشت ] macera, serüven.
serhad (F.-A.) [ سرحد ] sınır.
serheng (F.) [ سرهنگ ] çavuş.
serî (A.) [ سریع ] hızlı.
serîr (A.) [ سریر ] taht.
serîülintikal (A.) [ سریع الانتقال ] kıvrak zekalı.
seriyye (A.) [ سریه ] müfreze.
serkâtib (F.-A.) [ سرکاتب ] başkâtip.
serkerde (F.) [ 1 [ سرکرده .lider, baş. 2.elebaşı.
serkeş (F.) [ سرکش ] dikkafalı, inatçı.
serkeşî (F.) [ سرکشی ] dikkafalılık, inatçılık.
serkûy (F.) [ سرکوی ] sokak başı, mahalle başı.
serlevha (F.-A.) [ سرلوحه ] başlık.
sermâ (F.) [ 1 [ سرما .soğuk. 2.kış.
sermâye (F.) [ 1 [ سرمایه .anapara. 2.genelev kadını.
sermâyedâr (F.) [ سرمایه دار ] sermaye sahibi, kapitalist.
sermed (F.) [ سرمد ] ebedî, sürekli.
sermest (F.) [ سرمست ] sarhoş.
sermestî (F.) [ سرمستی ] sarhoşluk.
sermuharrir (F.-A.) [ سرمحرر ] başyazar.
sermüneccim (F.-A.) [ سرمنجم ] müneccimbaşı.
sernâme (F.) [ سرنامه ] mektup başlığı.
sernigun (F.) [ سرنگون ] başaşağı, tepetakla.
sernigûn olmak tepetakla olmak, başaşağı gelmek, yenilmek.
sernüvişt (F.) [ سرنوشت ] yazgı, alın yazısı.
serpuş (F.) [ سرپوش ] başlık.
serrâc (A.) [ سراج ] saraç.
serrâchâne (A.-F.) [ سراج خانه ] saraçhane.
serserî (F.) [ 1 [ سرسری .aylak. 2.anlamsız.
serşâr (F.) [ سرشار ] dolu, ağzına kadar dolu.
sertâpâ (F.) [ سرتاپا ] baştan ayağa, baştanbaşa.
sertâser (A.) [ سرتاسر ] baştanbaşa.
serv (F.) [ سرو ] servi, selvi.
serv -i bülend [ سرو بلند ] boyu servi gibi düzgün ve uzun olan sevgili.
serv -i hırâmân [ سرو خرامان ] salınarak yürüyen sevgili.
serv -i nihâl [ 1 [ سرو نهال .fidan gibi düz servi. 2.servi boylu güzel.
serv -i revân [ 1 [ سرو روان .yürüyen servi. 2.yürüyen servi boylu güzel.
servendâm (F.) [ سرواندام ] servi boylu.
server (F.) [ سرور ] önder, lider, baş.
serverân (F.) [ سروران ] önderler, liderler, başlar.
servet (A.) [ 1 [ ثروت .zenginlik, varlık. 2.ekonomi.
servistân (F.) [ سروستان ] servilik.
servkadd (F.-A.) [ سروقد ] servi boylu.
serzeniş (F.) [ سرزنش ] sitem, başa kakma.
serzenişkâr (F.) [ سرزنشکار ] sitem edici.
setr (A.) [ ستر ] örtme, gizleme.
setr etmek örtmek, gizlemek, kamufle etmek.
settâr (A.) [ 1 [ ستار .örten. 2.günahları örten Tanrı.
sevâb (A.) [ 1 [ ثواب .sevap. 2.hayır, iyilik.
sevâbit (A.) [ ثوابت ] yıldızlar.
sevâd (A.) [ 1 [ سواد .karalık. 2.karalama, yazma.
sevâhil (A.) [ سواحل ] kıyılar.
sevb (A.) [ ثوب ] giysi.
sevdâ (A.) [ 1 [ سودا .kara, siyah. 2.insan yapısında bulunan dört maddeden biri.
sevdâzede (F.) [ سودازده ] sevdalı.
seviyye (A.) [ سویه ] düzey.
sevk (A.) [ سوق ] gönderme.
sevk -i tabi’î [ سوق طبيعی ] içgüdü.
sevk etmek göndermek, yönlendirmek, götürmek.
sevkülceyş (A.) [ سوق الجيش ] strateji.
sevkülceyşî (A.) [ سوق الجيشی ] stratejik.
sevr (A.) [ 1 [ ثور .boğa. 2.öküz. 3.boğa burcu.
seyâhat (A.) [ سياحت ] gezi.
seyelân (A.) [ سيلان ] akış, akma.
seyf (A.) [ سيف ] kılıç.
seyfiyye (A.) [ سيفيه ] asker kesimi.
seyl (A.) [ سيل ] sel.
seylâb (A.-F.) [ سيلاب ] sel suyu.
seylâbe (A.-F.) [ سيلابه ] sel suyu.
seylhîz (A.-F.) [ سيلخيز ] su taşkını, taşkın.
seyr (A.) [ 1 [ سير .seyir. 2.yürüme. 3.gezi. 4.izleme.
seyr etmek izlemek.
seyrân (A.) [ سيران ] gezinme.
seyrangâh (A.-F.) [ سيرانگاه ] gezinti yeri.
seyrfilmenâm (A.) [ سير فی المنام ] uyurgezer.
seyrüsefer (A.) [ سير و سفر ] trafik, gidişgeliş.
seyyâh (A.) [ 1 [ سياح .gezgin. 2.turist.
seyyâhin (A.) [ 1 [ سياحين .gezginler. 2.turistler.
seyyâl (A.) [ سيال ] akışkan.
seyyâle (A.) [ 1 [ سياله .akıntı. 2.sıvı.
seyyar (A.) [ 1 [ سيار .taşınabilir. 2.gezen.
seyyârât (A.) [ سيارات ] gezegenler.
seyyâre (A.) [ سياره ] gezegen.
seyyiât (A.) [ 1 [ سيئات .günahlar. 2.kötülükler. 3.olumsuzluklar.
seyyib (A.) [ ثيب ] dul kadın.
seyyibât (A.) [ ثيبات ] dul kadınlar.
seyyibe (A.) [ ثيبه ] dul kadın.
seyyid (A.) [ 1 [ سيد .Hz. Hasan’yn soyundan gelen. 2.efendi. 3.ağa. 4.başkan.
seyyie (A.) [ 1 [ سيئه .günah. 2.kötülük.
sezâ (F.) [ سزا ] layık, yaraşır.
sezâvar (F.) [ سزاوار ] layık, yaraşır.
sıbt (A.) [ سبط ] torun.
sıbyân (A.) [ صبيان ] çocuklar.
sıddık (A.) [ صدیق ] sözünün eri.
sıdk (A.) [ 1 [ صدق .doğruluk. 2.kalp temizliği.
sıfat (A.) [ صفت ] özellik, vasıf.
sıfât (A.) [ صفات ] özellikler, vasıflar.
sıfr (A.) [ صفر ] sıfır.
sığâr (A.) [ صغار ] küçükler.
sığar (A.) [ صغر ] küçüklük.
sıhhat (A.) [ 1 [ صحت .doğruluk. 2.sağlık.
sıhhî (A.) [ صحی ] sağlıkla ilgili.
sıhhiye (A.) [ صحيه ] sağlık işleri dairesi.
sıhr (A.) [ صهر ] evlilikten doğan akrabalık.
sıhriyet (A.) [ صهریت ] evlilikten doğan akrabalık, kan bağı.
sıklet (A.) [ 1 [ ثقلت .ağırlık. 2.sıkıntı.
sıklet vermek ağırlık vermek, rahatsız etmek, sıkıntı vermek.
sıla (A.) [ صله ] yakınlarını ziyarete gitme özlemi.
sıla -i rahm [ صلهء رحم ] yakınlarını ziyaret edip özlem gidermek.
sıle (A.) [ صله ] şaire verilen para ödülü.
sımt (A.) [ سمط ] dizi.
sınâ’î (A.) [ 1 [ صناعی .sanatla ilgili. 2.sanayi ile ilgili.
sınâat (A.) [ 1 [ صناعت .sanat. 2.sanayi.
sınâât (A.) [ صناعات ] sanatlar.
sınâât -ı edebî [ صناعات ادبی ] edebî sanatlar.
sınf (A.) [ صنف ] sınıf.
sırâc (A.) [ سراج ] kandil.
sırât (A.) [ صراط ] yol.
sırât -ı müstakîm [ 1 [ صراط مستقيم .doğru yol. 2.sırat köprüsü.
sırf (A.) [ صرف ] sadece, yalnız.
sırr (A.) [ سر ] giz, sır.
sıyâm (A.) [ صيام ] oruç.
sıyânet (A.) [ صيانت ] koruma.
sî (F.) [ سی ] otuz.
siâyet (A.) [ سعایت ] çekiştirme, dedikodu.
sîb (F.) [ سيب ] elma.
sicill (A.) [ سجل ] kayıt kütüğü.
sidrenişin (A.-F.) [ سدره نشين ] sidretülmüntehâda oturan melek.
sidretülmüntehâ (A.) [ سدرة المنتها ] uzayda bulunduğu varsanılan ve ötesine
geçilemeyen bir ağaç.
sifâl (F.) [ سفال ] çanak çömlek.
sifâlîn (F.) [ سفالين ] topraktan yapılmış.
sih (F.) [ سيخ ] şiş.
sihâm (A.) [ 1 [ سهام .oklar. 2.paylar.
sihir (A.) [ سحر ] büyü.
sihr (A.) [ سحر ] sihir, büyü.
sihrâmîz (A.-F.) [ سحر آميز ] büyüleyici.
sihrbâz (A.-F.) [ 1 [ سحرباز .sihirbaz. 2.büyücü.
sika (A.) [ ثقه ] güvenilir kişi.
sikke (A.) [ 1 [ سکه .madenî para. 2.mevlevî külahı.
sikkîn (A.) [ سکين ] bıçak.
silâhdâr (A.-F.) [ سلاحدار ] silahtar.
sîlî (F.) [ سيلی ] tokat, sille.
silk (A.) [ 1 [ سلک .dizi. 2.iplik. 3.meslek.
sill (A.) [ سل ] verem.
sillürrie (A.) [ سل الرئه ] akciğer veremi.
silsile (A.) [ 1 [ سلسله .zincir. 2.hanedan. 3.sıradağ. 4.dizi.
silsile -i merâtib [ سلسلهء مراتب ] hiyerarşi.
sîm (F.) [ 1 [ سيم .gümüş. 2.gümüş tel. 3.gümüş para.
sîmâ (F.) [ 1 [ سيما .yüz. 2.kişi.
sîmâb (F.) [ سيماب ] cıva.
simât (A.) [ 1 [ سماط .sofra. 2.ziyafet.
sîmber (F.) [ سيمبر ] gümüş gibi beyaz göğüslü.
sîmîn (F.) [ 1 [ سيمين .gümüşten. 2.gümüş gibi beyaz.
simsâr (A.) [ سمسار ] komisyoncu.
simsâriyye (A.) [ سمساریه ] komisyon ücreti.
sîmten (F.) [ سيم تن ] gümüş tenli.
sîmurg (F.) [ سيمرغ ] zümrütüanka.
sin (A.) [ 1 [ سن .yaş. 2.diş.
sinan (A.) [ سنان ] mızrak.
sindân (F.) [ سندان ] örs.
sîne (A.) [ 1 [ سينه .göğüs. 2.yürek.
sine (A.) [ سنه ] uyuklama.
sînebend (A.-F.) [ سينه بند ] sütyen.
sîneçâk (A.-F.) [ سيه چاک ] göğsü parçalanmış, göğsü yaralı.
sînezen (A.-F.) [ سينه زن ] göğsünü döven.
sînî (F.) [ سينی ] tepsi.
sinîn (A.) [ سنين ] yıllar.
sinn (A.) [ 1 [ سن .yaş. 2.diş.
sinnen (A.) [ سنا ] yaşça.
sipâh (F.) [ 1 [ سپاه .ordu. 2.asker.
sipâriş (F.) [ سپارش ] ısmarlama.
sipâs (F.) [ سپاس ] şükür.
sipasgüzâr (F.) [ سپای گزار ] şükreden.
sipeh (F.) [ 1 [ سپه .ordu. 2.asker.
sipehsâlâr (F.) [ سپه سالار ] başkomutan.
sipihr (F.) [ سپهر ] gökyüzü.
sîr (F.) [ سير ] sarmısak.
sîr (F.) [ سير ] tok.
sirâyet (A.) [ سرایت ] bulaşma, geçme.
sirâyet etmek geçmek, bulaşmak.
sîret (A.) [ 1 [ سيرت .hal ve gidiş. 2.biyografi.
sirişk (F.) [ سرشک ] gözyaşı.
sirişt (F.) [ سرشت ] yaratılış.
sirkat (A.) [ سرقت ] hırsızlık.
sirkat edilmek çalınmak.
sitâre (F.) [ ستاره ] yıldız.
sitâyiş (F.) [ ستایش ] övgü.
sitâyişkâr (F.) [ 1 [ ستایشکار .övücü. 2.öven.
sitebr (F.) [ 1 [ ستبر .kalın. 2.yoğun. 3.kaba.
sitem (F.) [ 1 [ ستم .zulüm. 2.haksızlık.
sitemdîde (F.) [ ست دیده ] zulme uğramış.
sitemger (F.) [ ستمگر ] zalim.
sitemkâr (F.) [ ستمکار ] zalim.
sitîz (F.) [ 1 [ ستيز .kavga. 2.çekişme.
sitîze (F.) [ 1 [ ستيره .kavga. 2.çekişme.
sitt (A.) [ ست ] altı.
sitte (A.) [ سته ] altı.
sittîn (A.) [ ستين ] altmış.
sittin sene [ 1 [ ستتين سنه .altmış sene. 2.belirlenemeyecek kadar uzun bir zaman.
sivâ (A.) [ سوا ] öte, başka, gayrı.
siyâb (A.) [ ثياب ] giysiler.
siyâdet (A.) [ 1 [ سيادت .seyyidlik. 2.efendilik.
siyâh (F.) [ سياه ] kara.
siyâhbaht (F.) [ سياه بخت ] karatalihli.
siyâhî (F.) [ 1 [ سياهی .siyahlık. 2.zenci.
siyâk u sibak (A.) [ سياق و سباق ] sözün gelişi.
siyâset (A.) [ 1 [ سياست .politika. 2.idam cezası.
siyasî (A.) [ 1 [ سياسی .siyasal. 2.politikacı.
siyasiyat (A.) [ سياسيات ] politika.
siyasiyûn (A.) [ سياسيون ] siyasetçiler, politikacılar.
siyeh (F.) [ سيه ] kara, siyah.
siyyânen (A.) [ سيانا ] eşit olarak.
sôfî (A.) [ صوفی ] tasavvufla ilgilenen, mutasavvıf.
sohbet (A.) [ صحبت ] konuşma.
sû (F.) [ سو ] yön, taraf.
sû’ (A.) [ سوء ] kötülük.
su’âl (A.) [ سؤال ] soru.
su’âl eylemek soru sormak.
su’âl olunmak soru sorulmak.
su’âlât (A.) [ سؤالات ] sorular.
su’bân (A.) [ ثعبان ] ejderha.
su’ûbet (A.) [ صعوبت ] güçlük.
suâl îrad edilmek soru yöneltmek.
sûbesû (F.) [ سوبسو ] her taraf, her tarafta.
subh (A.) [ صبح ] sabah.
subh ü mesâ [ صبح و مسا ] sabah akşam.
subhdem (A.-F.) [ صبح دم ] sabah vakti, sabahleyin.
subhgâh (A.-F.) [ صبحگاه ] sabah vakti, sabahleyin.
sûd (F.) [ 1 [ سود . kâr, kazanç. 2.yarar.
sudâ’ (A.) [ صداع ] baş ağrısı.
sûdâger (F.) [ سوداگر ] tüccar.
sûdmend (F.) [ سودمند ] yararlı.
sudûr (A.) [ 1 [ صدور .çıkış. 2.göğüsler.
sûf (A.) [ صوف ] yün.
suffe (A.) [ صفه ] sofa.
sûfî (A.) [ 1 [ صوفی .mutasavvıf. 2.sofu.
sûfiyye (A.) [ صوفيه ] mutasavvıflar, tasavvufla uğraşanlar.
sufûf (A.) [ صفوف ] sıralar, saflar.
sugrâ (A.) [ صغرا ] küçük.
suhan (F.) [ سخن ] söz.
sûhân (F.) [ سوهان ] törpü.
suhen (F.) [ سخن ] söz.
sûhte (F.) [ سوخته ] yanık.
suhuf (A.) [ صحف ] sayfalar.
sûikasd (A.-F.) [ سوء قصد ] suikast, cana kıyma.
sûinazar (A.-F.) [ سوء نظر ] kötü gözle bakış.
sûiniyet (A.-F.) [ سوء نيت ] kötü niyet.
sûizan (A.-F.) [ سوء ظن ] kötü kanıya düşme.
sûk (A.) [ سوق ] çarşı.
sukût (A.) [ سقوط ] düşüş.
sulb (A.) [ 1 [ صلب .döl, soy. 2.katı.
sulehâ (A.) [ صلحا ] salih kişiler, iyi amelli kullar.
sulh (A.) [ صلح ] barış.
sulhâmîz (A.-F.) [ صلح آميز ] barışçıl.
sulhen (A.) [ صلحا ] barış yoluyla.
sulta (A.) [ سلطه ] baskı.
sultân (A.) [ 1 [ سلطان .hükümdar. 2.hükümdar eşi ve kız çocuğu. 3.sevgili.
sun’ (A.) [ 1 [ صنع .yapma. 2.yaratma. 3.güç.
sun’î (A.) [ صنعی ] yapay.
sunûf (A.) [ صنوف ] sınıflar.
sûr (A.) [ سور ] hisar.
sûr (A.) [ 1 [ صور .boru. 2.kıyamette üflenecek boru.
sûr (F.) [ 1 [ سور .düğün. 2.şenlik.
sûrâh (F.) [ سوراخ ] delik.
surahî (A.) [ صراحی ] sürahi.
sûret (A.) [ 1 [ صورت .yüz. 2.çare. 3.biçim. 4.tarz.
sûretâ (A.) [ صورتا ] görünüşte.
sûretger (A.-F.) [ صورتگر ] ressam.
sûrnâ (F.) [ سورنا ] zurna.
surre (A.) [ 1 [ صره .para kesesi. 2.hükümdar tarafından Mekke’ye gönderilen
paralar ve armağanlar.
sûsen (F.) [ سوسن ] susam.
sûsmâr (F.) [ سوسمار ] kertenkele.
sutûh (A.) [ سطوح ] yüzeyler, satıhlar.
sutûr (A.) [ سطور ] satırlar.
suver (A.) [ 1 [ صور .yüzler. 2.çareler. 3.biçimler. 4.tarzlar.
sûy (F.) [ سوی ] yön, taraf.
sûz (F.) [ 1 [ سوز .yanma. 2.yakma. 3.ateş. 4.yakan.
sûzân (F.) [ 1 [ سوزان .yakıcı. 2.yanıcı.
sûzen (F.) [ سوزن ] iğne.
sûzende (F.) [ سوزنده ] yakıcı.
sûziş (F.) [ سوزش ] yanma, yangı.
sûznâk (F.) [ سوزناک ] yakıcı.
sübhan (A.) [ سبحان ] Tanrı.
sübhânî (A.) [ سبحانی ] tanrısal.
sübût (A.) [ 1 [ ثبوت .sabitleşme. 2.gerçekleşme. 3.kanıtlanma.
sübût bulmak gerçekleşmek, olmak.
sücûd (A.) [ سجود ] secde etme, yere kapanma.
südde (A.) [ 1 [ سده .kapı. 2.eşik.
süedâ (A.) [ سؤدا ] kutlu kişiler.
süfehâ (A.) [ سفها ] alçaklar, sefihler.
süferâ (A.) [ سفرا ] elçiler, büyükelçiler.
süflî (A.) [ 1 [ سفلی .aşağı, aşağıda. 2.adi, bayağı.
süfte (F.) [ سفته ] delinmiş.
süfün (A.) [ سفن ] gemiler.
sügur (A.) [ ثغور ] sınırlar.
sühan (F.) [ سخن ] söz.
sühandan (F.) [ سخندان ] söz bilen, sözden anlayan.
sühanperdaz (F.) [ سخن پرداز ] ağzı laf yapan.
sühûlet (A.) [ سهولت ] kolaylık.
sühûnet (A.) [ سخونت sıcaklık.
sükkân (A.) [ سکان oturanlar, sakinler.
sükker (A.) [ سکر şeker.
sükûn (A.) [ سکون sakinlik, hareketsizlik.
sükûnet (A.) [ سکونت .sakinlik, hareketsizlik. 2.rahatlık.
sükûnet bulmak yatışmak, sakinleşmek.
sükût (A.) [ سکوت ] sessizlik.
sülâle (A.) [ سلاله ] soy sop.
sülâsâ (A.) [ ثلثا ] salı.
süllem (A.) [ سلم ] merdiven.
süls (A.) [ ثلث ] üçtebir.
sülûk (A.) [ 1 [ سلوک .yola girme. 2.tarikata girme.
sülüsân (A.) [ ثلثلان ] üçte iki.
süm (F.) [ سم ] toynak.
sümpâre (F.) [ سم پاره ] zımpara.
sümûm (A.) [ سموم ] zehirler.
sünbâde (F.) [ سنباده ] zımpara.
sünbül (F.) [ سنبل ] sümbül.
sünbüle (A.) [ سنبله ] başak.
sünen (A.) [ سنن ] sünnetler.
sünûhat (A.) [ سنوحات ] akla gelenler, içe doğanlar.
sürâdık (A.) [ سرادق ] saray perdesi.
sürb (F.) [ 1 [ سرب .kurşun. 2.kalay.
süreyya (A.) [ ثریا ] Ülker, Pervin.
sürfe (F.) [ سرفه ] öksürük.
sürh (F.) [ 1 [ سرخ .kırmızı, kızıl. 2.kırmızı mürekkep.
sürmedan (T.-F.) [ سرمه دان ] sürmelik.
sürûd (F.) [ سرود ] şarkı, melodi.
sürur (A.) [ سرور ] sevinç.
sürûrengîz (A.-F.) [ سرور انگيز ] sevinçli.
sürûş (F.) [ سروش ] melek.
süst (F.) [ 1 [ سست .gevşek. 2.tembel, uyuşuk.
sütre (A.) [ 1 [ ستره .örtü. 2.perde.
sütûde (F.) [ ستوده ] övülmüş.
sütûn (F.) [ ستون ] direk.
sütur (F.) [ 1 [ ستور .binek hayvanı. 2.yük hayvanı.
süvar (F.) [ 1 [ سوار .binmiş. 2.binen.
süvârî (F.) [ 1 [ سواری .binici. 2.atlı asker. 3.gemi kaptanı.
süyûf (A.) [ سيوف ] kılıçlar.