K

ka’b (A.) [ 1 [ کعب .aşık kemiği. 2.tavla zarı. 3.küp.
ka’r (A.) [ 1 [ قعر .derinlik. 2.çukur. 3.dip.
kabâ (A.) [ قبا ] cübbe.
kabahat (A.) [ قباحت ] suç, kusur.
kabâih (A.) [ قبائح ] suçlular, kabahatliler.
kabâil (A.) [ قبائل ] kâbileler.
kabîh (A.) [ قبيح ] çirkin, hoş olmayan.
kâbil (A.) [ 1 [ قابل .mümkün. 2.yetenekli.
kabîl (A.) [ قبيل ] gibi, benzeri.
kâbil olmak mümkün olmak, elvermek.
kâbile (A.) [ قابله ] ebe.
kabîle (A.) [ قبيله ] boy, kâbile.
kâbil-i kıyas [ قابل قياس ] kıyaslanabilir, karşılaştırılabilir.
kâbiliyet (A.) [ قابليت ] yetenek.
kâbiliyyât (A.) [ قابليات ] yetenekler.
kâbin (F.) [ کابين ] mehir.
kabir (A.) [ قبر ] mezar.
kabl (A.) [ قبل ] önce.
kablelmîlad (A.) [ قبل الميلاد ] milattan önce.
kablettârih (A.) [ قبل التاریخ ] tarih öncesi.
kablettarihî (A.) [ صبل التاریخی ] tarih öncesi.
kabr (A.) [ قبر ] mezar kabir.
kabristan (A.-F.) [ قبرستان ] mezarlık.
kabul (A.) [ 1 [ قبول .kabul etme. 2.alma.
kâbûs (A.) [ کابوس ] karabasan.
kabz (A.) [ قبض ] tutma, kavrama.
kabza (A.) [ قبضه ] sap.
kâc (F.) [ کاج ] çam.
kad (A.) [ قد ] boy.
kadd (A.) [ قد ] boy.
kadeh (A.) [ 1 [ قدح .bardak. 2.içki kadehi.
kadem (A.) [ 1 [ قدم .adım. 2.ayak.
kademe (A.) [ 1 [ قدمه .basamak. 2.derece.
kader (A.) [ قدر ] ilahî takdir.
kadh (A.) [ قدح ] kötüleme, kınama.
kadı (A.) [ قاضی ] dinî yargıç.
kadid (A.) [ 1 [ قدید .kurutulmuş et, kadit. 2.canlı cenaze.
kâdilkudât (A.) [ قاضی القضات ] başkadı.
kadim (A.) [ قدیم ] eski.
kadîmen (A.) [ قدیما ] eskiden.
kâdir (A.) [ قادر ] güçlü.
kadîr (A.) [ قدیر ] çok güçlü.
kadirdân (A.-F.) [ قدردان ] değerbilir.
kadirşinâs (A.-F.) [ قدرشناس ] değerbilir.
kadirşinaslık (A.-F.-T.) değerbilirlik.
kadr (A.) [ 1 [ قدر .değer. 2.şeref. 3.derece.
kadrdân (A.-F.) [ قدردان ] değerbilir.
kadrşinâs (A.-F.) [ قدرشناس ] değerbilir.
kafâ (A.) [ قفا ] baş.
kafes (F.) [ 1 [ قفس .kafes. 2.pencere kafesi.
kâffe (A.) [ کافه ] tümü, hepsi.
kâfi (A.) [ کافی ] yeterli.
kâfile (A.) [ 1 [ قافله .kervan. 2.topluluk, kafile.
kafiyeperdâz (A.-F.) [ قافيه پرداز ] şair.
kâğıd (F.) [ کاغد ] kağıt.
kâh (F.) [ کاخ ] köşk, kasır.
kâh (F.) [ کاه ] saman.
kahbe (A.) [ 1 [ قحبه .fahişe, 2.alçak, namussuz.
kâhgil (F.) [ کاهگل ] sıva.
kahhar (A.) [ قهار ] kahredici.
kahır (A.) [ 1 [ قهر .yok etme. 2.çok üzülme.
kâhil (A.) [ کاهل ] tembel.
kâhin (A.) [ کاهن ] gaipten haber veren, kehanette bulunan.
kâhir (A.) [ قاهر ] kahreden, yok eden.
kahpe (A.) [ 1 [ قحبه .fahişe. 2.alçak, namussuz.
kahr (A.) [ 1 [ قهر .yok etme. 2.çok üzülme.
kahraman (F.) [ قهرمان ] yiğit
kahrübâ (A.) [ کاهربا ] kehribar.
kaht (A.) [ قحط ] kıtlık.
kahve (A.) [ قهوه ] kahve.
kâid (A.) [ قائد ] komutan.
kâide (A.) [ 1 [ قاعده .kural. 2.temel, esas.
kâideten (A.) [ قاعدة ] kural olarak, esas itibarıyla.
kâil (A.) [ 1 [ قائل .söyleyen. 2.razı olan.
kâil olmak razı olmak.
kâim (A.) [ 1 [ قائم .ayakta. 2.yerine geçen. 3.dik.
kâim olmak (A.-T.) yerine geçmek.
kâime (A.) [ 1 [ قائمه .kağıt para. 2.ferman.
kâimmakam (A.) [ 1 [ قائم مقام .kaymakam. 2.yerine geçen.
kâin (A.) [ کائن ] bulunan, yer alan.
kâinât (A.) [ 1 [ کائنات .evren. 2.dünya.
kâkül (F.) [ کاکل ] perçem.
kâl (A.) [ قال ] söz, laf.
kal’ (A.) [ قلع ] koparma, sökme.
kal’a (A.) [ قلعه ] kale
kâlâ (F.) [ 1 [ کالا .mal. 2.kumaş.
kalb (A.) [ 1 [ قلب .yürek. 2.gönül.
kalb (A.) [ قلب ] değiştirme.
kalb etmek dönüştürmek, değiştirmek.
kalbî (A.) [ 1 [ قلبی .yürekten. 2.kalp ile ilgili.
kalbüd (F.) [ 1 [ کالبد .beden. 2.kalıp. 3.kireç kalıpı.
kalbzen (A.-F.) [ قلب زن ] kalpazan.
kalem (A.) [ 1 [ قلم .kalem. 2.keski. 3.büro.
kalemkârî (A.-F.) [ 1 [ قلمکاری .nakkaşlık. 2.kalem işi.
kalemrev (A.-F.) [ قلمرو ] ülke, diyar, topraklar.
kâlıb (A.) [ 1 [ قالب .kalıp. 2.beden.
kalil (A.) [ قليل ] az.
kallâş (A.) [ قلاش ] kalleş.
kalyân (F.) [ قليان ] nargile.
kâm (F.) [ 1 [ کام .damak. 2.arzu.
kamer (A.) [ قمر ] ay.
kameriyye (A.) [ قمریه ] çardak.
kâmet (A.) [ قامت ] boy.
kâmil (A.) [ 1 [ کامل .tam. 2.olgun. 3.bilgili.
kâmilen (A.) [ کاملا ] tamamen, büsbütün, tümüyle.
kamîs (A.) [ قميص ] gömlek.
kâmkâr (F.) [ کامکار ] mutlu.
kamus (A.) [ قاموس ] sözlük.
kâmyâb (F.) [ کامياب ] mutlu.
kân (F.) [ 1 [ کان .maden ocağı. 2.yurt, ocak.
kanâat (A.) [ قناعت ] yetinme.
kanaat etmek yetinmek.
kanât (A.) [ قنات ] yeraltı su kanalı.
kand (A.) [ قند ] şeker.
kâni (A.) [ قانع ] yetinen, kanaat eden.
kâni etmek ikna etmek.
kâni olmak ikna olmak.
kannâd (A.) [ قناد ] şekerci.
kantar (A.) [ قنطار ] baskül.
kanun (A.) [ 1 [ قانون .yasa. 2.yol yordam.
kânûn (A.) [ 1 [ کانون .ocak. 2.mangal. 3.Aralık ve Ocak ayları.
kanunî (A.) [ 1 [ قانونی .yasal. 2.kanun çalan. 3.yasa koyucu.
kâr (F.) [ کار ] iş.
kâr etmek işlemek, tesir etmek.
karâbet (A.) [ قرابت ] yakınlık, akrabalık.
karâin (A.) [ قرائن ] ipuçları, karineler.
karar (A.) [ 1 [ قرار .durma. 2.devamlılık. 3.yeterli ölçü.
karargîr (A.-F.) [ قرارگير ] karar verilmiş.
karargîr olmak karara bağlanmak.
kârbân (F.) [ کاربان ] kervan.
kârd (F.) [ کارد ] bıçak.
kârdân (F.) [ کاردان ] işbilir.
kârgâh (F.) [ کارگاه ] işlik, iş yeri.
kârger (F.) [ کارگر ] işçi.
karha (A.) [ قرحه ] yara.
kârhane (F.) [ 1 [ کارخانه .fabrika. 2.işlik.
kâr-ı kadim [ کار قدیم ] eski el işi.
kâri’ (A.) [ قارء ] okuyucu.
kâri’în (A.) [ قارئين ] okuyucular.
kâria (A.) [ قارئه ] bayan okuyucu.
karîb (A.) [ قریب ] yakın.
karîben (A.) [ قریبا ] yakında.
karîha (A.) [ قریحه ] düşünme gücü.
karin (A.) [ 1 [ قرین .yakın. 2.eş dost.
karîne (A.) [ قرینه ] ipucu.
kâriz (F.) [ کاریز ] yeraltı su kanalı.
karn (A.) [ 1 [ قرن .boynuz. 2.yüzyıl.
kârşinâs (F.) [ کارشناس ] uzman, işten anlayan.
karûre (A.) [ قاروره ] idrar şişesi, ördek.
kârvan (F.) [ کاروان ] kervan.
karvanserây (A.) [ کاروان سرای ] kervansaray.
karye (A.) [ قریه ] köy.
karz (A.) [ قرض ] borç.
kârzâr (F.) [ کارزار ] savaş.
kasab (A.) [ 1 [ قصب .şeker kamışı. 2.nefes borusu. 3.ince keten.
kasaba (A.) [ قصبه ] kasaba.
kasâid (A.) [ قصائد ] kasideler.
kasâvet (A.) [ 1 [ قساوت .katılık, sertlik. 2.keder.
kasd (A.) [ 1 [ قصد .kasıt. 2.dövme.
kasden (A.) [ قصدا ] kasıtlı olarak.
kâse (F.) [ 1 [ کاسه .çanak, kâse.
kâse-i ser [ کاسهء سر ] kafatası.
kâselîs (F.) [ کاسه ليس ] çanak yalayıcı.
kasem (A.) [ قسم ] yemin.
kasır (A.) [ قصر ] köşk.
kâsib (A.) [ کاسب ] kazanan.
kâsid (A.) [ 1 [ قاصد .ulak. 2.kasteden.
kaside (A.) [ قصيده ] kaside.
kasîdeserâ (A.-F.) [ قصيده سرا ] kaside şairi.
kasîr (A.) [ قصير ] kısa.
kasr (A.) [ قصر ] kasır, köşk.
kassab (A.) [ قصاب ] kasap.
kassar (A.) [ قصار ] çamaşırcı, çırpıcı.
kasvet (A.) [ 1 [ قسوت .katılık. 2.gönül darlığı.
kasvet basmak gönlü daralmak.
kâş (F.) [ کاش ] keşke.
kâşâne (F.) [ 1 [ کاشانه .yuva. 2.mâlikâne.
kâşî (F.) [ کاشی ] çini, fayans.
kâşif (A.) [ کاشف ] keşfeden.
kâşki (F.) [ کاشکی ] keşke.
kat’ (A.) [ 1 [ قطع .kesme. 2.kesilme.
kat’an (A.) [ قطعا ] kesinlikle.
kat’en (A.) [ قطعا ] kesinlikle.
kat’î (A.) [ قطعی ] kesin.
kat’î sûrette kesin olarak, kesinlikle.
kat’iyet (A.) [ قطعيت ] kesinlik.
kat’iyyen (A.) [ 1 [ قطعيا .kesinlikle. 2.asla.
katarât (A.) [ قطرات ] damlalar.
katf (A.) [ قطف ] devşirme.
kâtıbeten (A.) [ قاطبة ] asla, kesinlikle.
kâti’ (A.) [ قاطع ] kesen, kesici.
kâtib (A.) [ کاتب ] yazıcı.
kâtil (A.) [ قاتل ] öldüren.
katil (A.) [ قتل ] öldürme.
kâtip (A.) [ کاتب ] yazıcı.
katl (A.) [ قتل ] öldürme, katil.
katre (A.) [ قطره ] damla.
kavâfil (A.) [ قوافل ] kafileler.
kavâid (A.) [ قواعد ] kurallar, kâideler.
kavânîn (A.) [ قوانين ] kanunlar.
kavî (A.) [ قوی ] güçlü.
kavim (A.) [ قوم ] topluluk, ulus.
kavis (A.) [ قوس ] yay.
kaviyü’l-bünye (A.) [ قوی البنيه ] sağlam yapılı.
kavl (A.) [ قول ] söz.
kavm (A.) [ قوم ] kavim, topluluk.
kavmî (A.) [ قومی ] kavme dayalı.
kavmiyet (A.) [ قوميت ] kavimlik.
kavs (A.) [ قوس ] yay.
kay’ (A.) [ قی ء ] kusma.
kayd (A.) [ 1 [ قيد .bağ. 2.zincir. 3.kayıt.
kazâ (A.) [ 1 [ قضا .ilahî takdir. 2.kadılık. 3.kaza. 4.ilçe.
kazâî (A.) [ قضائی ] yargı ile ilgili.
kazârâ (A.-F.) [ قضارا ] tesadüfen.
kazâyâ (A.) [ قضایا ] meseleler, problemler.
kâzî (A.) [ قاضی ] kadı.
kâzib (A.) [ کاذب ] yalancı.
kaziyye (A.) [ 1 [ قضيه .mesele. 2.önerme.
ke’enlemyekün (A.) [ کأن لم یکن ] olmamışçasına, yok sayarak.
ke’s (A.) [ 1 [ کأس .çanak. 2.kadeh.
kebed (A.) [ کبد ] karaciğer.
kebîr (A.) [ کبير ] büyük.
kebş (A.) [ کبش ] koç.
kebûd (F.) [ کبود ] mavi.
kebûter (F.) [ کبود ] güvercin.
kec (F.) [ کج ] eğri.
kecbîn (F.) [ کجبين ] şaşı.
keçel (F.) [ کچل ] kel.
kedd (A.) [ کد ] emek.
keder (A.) [ 1 [ کدر .üzüntü. 2.bulanıklık.
kedernâk (A.-F.) [ کدرناک ] üzüntülü, kederli.
kedhüda (F.) [ کدخدا ] kâhya.
kedû (F.) [ کدو ] kabak.
kef (F.) [ کف ] köpük.
kefâlet (A.) [ کفالت ] kefillik.
kefçe (F.) [ کفچه ] kepçe.
kefel (A.) [ کفل ] kalça.
kefere (A.) [ کفره ] kafirler.
keff (A.) [ 1 [ کف .aya. 2.avuç.
keffe (A.) [ کفه ] kefe.
kefgîr (F.) [ کفگير ] kevgir.
kefil (A.) [ کفيل ] kefil, kefalet eden.
kefş (F.) [ کفش ] ayakkabı.
keftâr (F.) [ کفتار ] sırtlan.
kefter (F.) [ کفتر ] güvercin.
kehânet (A.) [ کهانت ] falcılık, kahinlik.
kehene (A.) [ کهنه ] kahinler.
kehf (A.) [ کهف ] mağara.
kehhâl (A.) [ 1 [ کحال .göze sürme çeken. 2.göz hekimi.
kehkeşan (F.) [ کهکشان ] samanyolu.
kej (F.) [ کژ ] eğik, eğri.
kejdüm (F.) [ کژدم ] akrep.
kelâğ (F.) [ کلاغ ] karakarga, kuzgun.
kelâm (A.) [ کلام ] söz.
kelâm-ı kadim [ کلام قدیم ] Kur’ân.
kelâm-ı kibâr [ کلام کبار ] büyük insanların özlü sözleri.
kelb (A.) [ کلب ] köpek.
kelimât (A.) [ کلمات ] kelimeler, sözcükler.
kelime (A.) [ کلمه ] sözcük.
kelle (F.) [ کله ] baş.
kem (F.) [ کم ] az, eksik.
kemâbîş (F.) [ کمابيش ] az çok, aşağı yukarı.
kemâfissâbık (A.) [ کما فی السابق ] eskiden olduğu gibi.
kemâkân (A.) [ کماکان ] eskiden olduğu gibi.
kemâl (A.) [ کمال ] olgunluk, mükemmellik.
kemal-i dikkatle (A.-F.-T.) büyük bir dikkatle.
kemâl-i ihtimâm ile büyük bir özenle.
kemân (F.) [ 1 [ کمان .yay. 2.keman.
kemânebrû (F.) [ کمان ابرو ] kaşı yay gibi olan sevgili.
kemankeş (F.) [ کمانکش ] okçu, yay çeken.
kemâyenbağî (A.) [ کما ینبغی ] gerektiği gibi.
kemend (F.) [ کمند ] kement.
kemend-i zülf (F.) [ کمند زلف ] saçlarının kemendi.
kemer (F.) [ کمر ] bel.
kemerbend (F.) [ کمربند ]] bel kayışı.
kemîn (F.) [ کمين ] pusu, tuzak.
kemmiyet (A.) [ کميت ] nicelik.
kemmiyet (A.) [ کميت ] nicelik.
kemter (F.) [ 1 [ کمتر .daha az. 2.değersiz.
kemyâb (F.) [ کمياب ] az bulunur.
kenâr (F.) [ 1 [ کنار .kıyı. 2.kenar, yan.
kenef (A.) [ 1 [ کنف .çevre. 2.sığınacak yer.
kenîse (A.) [ کنيسه ] kilise.
kenîz (F.) [ کنيز ] cariye.
kenz (A.) [ کنز ] hazine.
ker (F.) [ کر ] sağır.
kerâhet (A.) [ کراهت ] iğrenme tiksinme.
kerâmet (A.) [ 1 [ کرامت .cömertlik, kerem. 2.velîlerin gösterdikleri olağandışı
hal.
kerân (F.) [ کران ] uç, kıyı.
kere (A.) [ کره ] kez.
kerefs (F.) [ کرفس ] kereviz.
kerem (A.) [ کرم ] cömertlik.
kerem kılmak kerem etmek, iyilik etmek.
keremkâr (A.-F.) [ کرمکار ] cömert.
kerhen (A.) [ کرها ] istemeyerek, iğrenerek.
kerîh (A.) [ کریه ] iğrenç.
kerîm (A.) [ 1 [ کریم .cömert. 2.yüce.
kerîme (A.) [ کریمه ] kız çocuk.
kerkes (A.) [ کرکس ] akbaba.
kerrât (A.) [ کرات ] defalar.
kerre (A.) [ کره ] defa.
kerûbî (A.) [ کروبی ] büyük melek.
kervan (F.) [ کروان ] kafile, kervan.
kervansaray bk. karvanserây.
kes (F.) [ کس ] kişi, kimse.
kesâd (A.) [ کساد ] sürümsüz, kesat.
kesâfet (A.) [ 1 [ کثافت .yoğunluk. 2.çokluk.
kesâlet (A.) [ کسالت ] tembellik, gevşeklik.
kesb (A.) [ کسب ] çalışarak kazanma.
kesbî (A.) [ کسبی ] çalışarak elde edilen.
kese (F.) [ کيسه ] torba, küçük torba.
kesîf (A.) [ 1 [ کثيف .yoğun. 2.kalın. 3.koyu.
kesîr (A.) [ کثير ] çok, bol.
kesîrü’l-istimâl (A.) [ کثيرالاستعمال ] çok kullanılan.
kesret (A.) [ کثرت ] çokluk, bolluk.
kesretle :(A.-T.) çokça, bolca.
kesretli (A.-T.) çok, fazla.
keşf (A.) [ کشف ] keşif, bulma, ortaya çıkarma.
keşif (A.) [ کشف ] keşfetme, bulma.
keşkûl (F.) [ 1 [ کشکول .dilenci çanağı. 2.keşkül, bir tür tatlı.
keşmekeş (F.) [ کشمکش ] kargaşa, çekişme.
keştî (F.) [ کشتی ] gemi.
keştîbân (F.) [ کشتيبان ] kaptan.
ketif (A.) [ 1 [ کتف .omuz. 2.kürek kemiği.
ketm (A.) [ کتم ] gizleme, saklama.
kettân (A.) [ کتان ] keten.
ketûm (A.) [ کتوم ] sır saklayan, ağzı sıkı.
kevâkib (A.) [ کواکب ] yıldızlar.
kevkeb (A.) [ کوکب ] yıldız.
kevkebe (A.) [ کوکبه ] gösteriş.
kevn (A.) [ کون ] varlık.
kevser (A.) [ 1 [ کوثر .cennet. 2.cennetteki bir havuz.
keyd (A.) [ کيد ] hile, düzen.
keyf (A.) [ کيف ] keyif, afiyet.
keyfe mâ ittafak (A.) [ کيف ما اتفق ] rastgele.
keyfiyet (A.) [ کيفيت ] nitelik
keyfiyyet (A.) [ کيفيت ] nitelik.
keyhân (F.) [ کيهان ] dünya.
keyvan (F.) [ کيوان ] Satürn, Zuhal.
kezâ (A.) [ کذا ] aynı şekilde, böylece.
kezâlik (A.) [ کذالک ] aynı şekilde.
kezzâb (A.) [ کذاب ] çok yalancı.
kıbâb (A.) [ قباب ] kubbeler.
kıbel (A.) [ قبل ] taraf, yön.
kıble (A.) [ 1 [ قبله .Kâbe tarafı. 2.güney. 3.güney rüzgarı.
kıbtî (A.) [ قبطی ] çingene.
kıdem (A.) [ قدم ] eskilik.
kıdve (A.) [ قدوه ] önder.
kılâ’ (A.) [ قلاع ] kaleler.
kıllet (A.) [ قلت ] azlık.
kırâat (A.) [ قرائت ] okuma.
kırâat etmek okumak.
kırâathâne (A.-F.) [ 1 [ قرائت خانه . kahvehane. 2.okuma salonu.
kıran (A.) [ 1 [ قران .yakınlaşma. 2.iki gezegenin aynı burçta birbirine
yaklaşması.
kırba (A.) [ قربه ] deriden yapılmış su kabı.
kırtâsiye (A.) [ قرطاسيه ] kağıt işleri.
kısas (A.) [ قصه ] kıssalar, hikayeler.
kısm (A.) [ قسم ] kısım, bölüm.
kısmen (A.) [ قسما ] bir kısmı.
kısmet (A.) [ 1 [ قسمت .nasip, pay. 2.bölme.
kıssa (A.) [ 1 [ قصه .öykü, fıkra. 2.olay.
kıst (A.) [ 1 [ قسط .taksit. 2.parça.
kıstas (A.) [ 1 [ قسطاس .ölçü. 2.terazi.
kışr (A.) [ قشر ] kabuk.
kıt’a (A.) [ قطعه ] parça.
kıtal (A.) [ 1 [ قتال .savaş. 2.birbirini öldürme.
kıyafet (A.) [ قيافت ] kılık, görünüm.
kıyâm (A.) [ 1 [ قيام .kalkma. 2.ayaklanma.
kıyam etmek başkaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak.
kıyamet (A.) [ 1 [ قيامت .mahşer günü. 2.gürültü patırtı.
kıyas (A.) [ قياس ] karşılaştırma, mukayese.
kıymet (A.) [ قيمت ] değer.
kıymet vermek değer vermek.
kıymetbilmez (A.-T.) değer bilmeyen.
kıymetdar (A.-F.) [ قيمتدار ] değerli.
kıyr (A.) [ قير ] katran, zift.
kıyye (A.) [ قيه ] okka.
kibar (A.) [ کبار ] büyükler.
kibr (A.) [ کبر ] büyüklük taslama, şişinme.
kifayet (A.) [ 1 [ کفایت .yeterli olma. 2.yararlılık.
kifâyetsizlik (A.-T.) yetersizlik.
kihâlet (A.) [ 1 [ کحالت .göz hekimliği. 2.sürmecilik.
kîl (A.) [ قيل ] söz.
kilâb (A.) [ کلاب ] köpekler.
kîle (A.) [ کيله ] kile.
kilîsa (F.) [ کليسا ] kilise.
kilk (F.) [ کلک ] kamış kalem.
kîlükâl (A.) [ قيل و قال ] dedikodu.
kilye (A.) [ کليه ] böbrek.
kimyâger (A.-F.) [ کيمياگر ] kimyacı.
kimyevî (A.) [ کيميوی ] kimyasal.
kinâyeâmîz (A.-F.) [ کنایه آميز ] kinayeli.
kindar (F.) [ کيندار ] kinci.
kînecû (F.) [ کينه جو ] kinci.
kirâm (A.) [ 1 [ کرام .yüce kişiler. 2.cömertler.
kirâren (A.) [ کرارا ] defalarca.
kirbâs (A.) [ کرباس ] bez.
kirm (F.) [ کرم ] kurt, kurtçuk.
kirm-i ebrîşem [ کرم ابریشم ] ipek böceği.
kirm-i şebefruz [ کرم شب افروز ] ateş böceği.
kîse (F.) [ 1 [ کيسه .torba, kese. 2.para kesesi.
kisve (A.) [ کسوه ] giysi.
kisvet (A.) [ 1 [ کسوت .giysi. 2.güreşçi kisbeti.
kîş (F.) [ کيش ] din.
kişt (F.) [ کشت ] ekin.
kiştzar (F.) [ کشتزار ] tarla.
kişver (F.) [ کشور ] ülke.
kişverküşâ (F.) [ کشورکشا ] fatih, ülkeler alan.
kitâb (A.) [ کتاب ] kitap.
kitâbe (A.) [ 1 [ کتابه .mezar taşı yazısı. 2.yazıt.
kitabhâne (A.-F.) [ کتابخانه ] kütüphane.
kitmân (A.) [ کتمان ] sır saklama, ketumluk.
kitmân etmek saklamak.
kiyâset (A.) [ کياست ] zekilik, uyanıklık.
kizb (A.) [ کذب ] yalan.
köhne (F.) [ کهنه ] eski.
kubh (A.) [ قبح ] çirkinlik.
kubûr (A.) [ قبور ] mezarlar.
kûçe (F.) [ کوچه ] sokak.
kudât (A.) [ قضات ] kadılar.
kûdek (F.) [ کودک ] çocuk.
kudemâ (A.) [ قدما ] eskiler.
kudret (A.) [ قدرت ] güç.
kudsî (A.) [ قدسی ] kutsal.
kudsiyân (A.-F.) [ قدسيان ] melekler.
kudsiyet (A.) [ قدسيت ] kutsallık.
kudsiyetşiken (A.-F.) [ قدسيت شکن ] kutsallığı bozan; kutsal olan şeylere karşı
saygısız.
kudûm (A.) [ 1 [ قدوم .gelme. 2.kudüm.
kudûmzen (A.-F.) [ قدوم زن ] kudüm çalan.
kûfe (F.) [ کوفه ] küfe.
kufl (A.) [ قفل ] kilit.
kûfte (F.) [ 1 [ کوفته .ezik. 2.köfte.
kûh (F.) [ کوه ] dağ.
kûhân (F.) [ کوهان ] hörgüç.
kûhistan (F.) [ کوهستان ] dağlık.
kuhl (A.) [ کحل ] göz sürmesi.
kulel (A.) [ 1 [ قلل .kuleler. 2.doruklar.
kullâb (A.) [ قلاب ] kanca, çengel.
kulle (A.) [ 1 [ قله .kule. 2.doruk.
kulûb (A.) [ قلوب ] kalpler.
kumâr (A.) [ قمار ] kumar.
kumâş (A.) [ قماش ] kumaş.
kumrî (A.) [ قمری ] kumru.
kûr (F.) [ کور ] kör.
kur’a (A.) [ قرعه ] kur’a, ad çekme.
kurâ (A.) [ قراء ] köyler.
kurâze (A.) [ قراضه ] kırıntı, döküntü.
kurb (A.) [ 1 [ قرب .yakınlık. 2.yakın.
kûre (F.) [ کوره ] kuyumcu ocağı.
kûrî (F.) [ کوری ] körlük.
kurrâ (A.) [ قراء ] Kur’ân okuyucular.
kurs (A.) [ قرص ] yuvarlak.
kurûn (A.) [ 1 [ قرون .yüzyıllar. 2.çağlar.
kurûn-i kadîme (F.) [ قرون قدیمه ] eski çağlar.
kurûn-i ûlâ [ قرون اولی ] ilkçağ.
kurûn-i vüstâ [ قرون وسطی ] ortaçağ.
kûs (F.) [ کوس ] kös, büyük davul.
kûse (F.) [ کوسه ] köse.
kusûr (A.) [ 1 [ قصور .kasırlar. 2.eksiklik, hata, ihmal.
kusur eylemek ihmalde bulunmak, hata yapmak.
kûşe (F.) [ کوشه ] köşe.
kûşiş (F.) [ کوشش ] çaba.
kûşk (F.) [ کوشک ] köşk.
kût (A.) [ قوت ] azık, yiyecek.
kûtah (F.) [ کوتاه ] kısa.
kûtahnazar (F.-A.) [ کوتاه نظر ] kıt görüşlü, basiretsiz.
kutb (A.) [ قطب ] kutup.
kutn (A.) [ قطن ] pamuk.
kutr (A.) [ قطر ] çap.
kuûd (A.) [ قعود ] oturma.
kuvâ (A.) [ قوا ] güçler, kuvvetler.
kuvve (A.) [ قوه ] güç, kuvvet.
kuvve-i muhayyile [ قوهء مخيله ] hayal gücü.
kuvve-i müeyyide [ قوهء مؤیده ] yaptırım gücü.
kuvvet (A.) [ 1 [ قوت .güç. 2.askerî güç.
kûy (F.) [ 1 [ کوی .köy. 2.sokak. 3.sevgilinin evinin bulunduğu yer.
kuyûd (A.) [ 1 [ قيود .bağlar. 2.kayıtlar.
kuyûdat (A.) [ قيودات ] kayıtlar.
kuzât (A.) [ قضات ] kadılar.
kûze (F.) [ کوزه ]] testi.
kübrâ (A.) [ کبرا ] en büyük.
küdûr (A.) [ کدور ] kederler.
küdûret (A.) [ 1 [ کدورت .bulanıklık. 2.tasa.
küffar (A.) [ کفار ] kafirler.
küfr (A.) [ 1 [ کفر .kafirlik. 2.küfür.
küfrbâz (A.-F.) [ کفرباز ] küfürbaz.
kühen (F.) [ کهن ] eski.
külah (F.) [ کلاه ] şapka.
külbe (F.) [ کلبه ] kulübe.
küleh (F.) [ کله ] külah, şapka.
külfet (A.) [ 1 [ کلفت .zahmet. 2.merasim.
küll (A.) [ کل ] tüm, bütün.
küllî (A.) [ 1 [ کلی .genel. 2.çok.
külliyyen (A.) [ کليا ] tamamen, tümü.
künc (F.) [ کنج ] köşe.
küngüre (F.) [ کنگره ] şerefe.
künh (A.) [ کنه ] asıl, öz.
künûn (F.) [ کنون ] şimdi.
künûz (A.) [ کنوز ] hazineler.
küre (A.) [ کره ] küre.
küre-i arz [ کرهء ارض ] yerküre, dünya.
kürevî (A.) [ کروی ] küresel.
kürre (F.) [ 1 [ کره .sıpa. 2.tay.
kürsî (A.) [ 1 [ کرسی .kürsü, taht. 2.başkent.
küsûf (A.) [ 1 [ کثوف .güneş tutulması. 2.tutulma.
küsûr (A.) [ 1 [ کسور .kesirler. 2.parçalar.
küşad (F.) [ 1 [ کشاد .açma. 2.açılma, açılış.
küşâd etmek açılış yapmak, açmak.
küştî (F.) [ کشتی ] güreş.
küttâb (A.) [ کتاب ] kâtipler, yazıcılar.
kütüb (A.) [ کتب ] kitaplar.
kütübhâne (A.-F.) [ کتبخانه ] kütüphane.